Geri bas farecik


Dolmuş şoförü “Metrobüs’te inecek var mı?” diye sorduğunda, dolmuştan indim ve daha önce defalarca yürüdüğüm yaya yolundan metrobüsün ilk durağına doğru yürümeye başladım. İstanbul’un neredeyse her semtinde olduğu gibi, şantiyesel bir durum burada da mevcuttu.

Şantiye demişken burada bir parantez açıyorum. Oturduğumuz sitenin iki girişi var. Bizim oturduğumuz kısma yakın olan giriş, eski tren yolunda devam eden çalışmalar sebebiyle 5-6 aydır kapalı. Hafta sonu tatilden döndük ki, eve 10 metre filan kalmışken ön girişi de kapamışlar. “Yahu evimize gideceğiz” diyoruz “Kapalı” diyor görevli.  Sonra bizim kızların arkadaşı gelecekti aynı gün bize. Hemen biz çektik, o çekmesin diye arkadaşlarının babasını arayıp arka kapının da ön kapının da araç trafiğine kapalı olduğu konusunda uyardım. Babası makara adam, “iyi mancınıkla atarım çocuğu” deyiverdi. Güleriz, ağlanacak halimize.

Neyse metrobüsün oradaki şantiyeyi anlatmaya dönüyorum; “yaya yolu” yazdığı için, tereddüt etmeden daldım patikaya. Önüme metal plakadan bir bariyer çıktı, ama kapalı değildi, ben de bu yüzden yürümeye devam ettim. Sabahın o işlek saatinde in cin top oynuyordu, şüphelenmedim değil. Ama devam ettim şantiyenin derinlerine doğru. Bir taraftan da kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Çantama ve bilgisayarıma da sıkı sıkı yapıştım. İçimden “keşke para çekmeseydim” diye geçirdim; aklım sıra daha az para kaptırma hesabı yapıyorum. Tam kafes şeklindeki paravanların ardından metrobüs durağını gördüm ki, diğer tarafa geçiş için hiçbir açıklık olmadığın fark ettim. Paravan boyunca yürüdüm. Cık, yok. Atlasam mı diye düşündüm, gözüm kesmedi. Geri dönmeye karar verdim.

İçeri girdiğim paravan bölüme ulaştığımda ne göreyim: metal plakalar birbirine vidalanmış! E 5 dakika önce açıktı, kim kapadı? Sağını solunu yokladım, plakayı yumrukladım, sağa sola seslendim. Yok. Kaldım mı orda? Adeta labirentte çıkış yolunu arayan küçük, zavallı bir fareciktim. Etrafa bakındım tinerci filan var mı diye, çantama daha sıkı yapıştım.Kafamda senaryolar senaryolar…  Bir taraftan da birisini mi arasam, ne yapsam diye çözüm düşünüyorum. Bu arada diş randevuma gecikiyorum. Oysa geç kalmayı hiç sevmem. Offf, o sırada adrenalinin dalga dalga damarlarımda yayılışını hissettim diyebilirim.

mouse in a maze ile ilgili görsel sonucu

Ve sonra bir an durdum.İçimden bir ses “Kendine gel Esra” dedi.

O kadar patron havasında söyledi ki,uymak zorunda hissettim. “Diş randevun için ararsın, gecikeceğini söylersin. Buraya girdiğine göre çıkabilirsin de. Panikten çözümü göremiyorsun.” diye devam etti fırçaya.

Birazcık kendime geldim, şakağımda atıp duran nabız biraz yavaşladı.

Gayri ihtiyari bir adım geri attım. Görüş açım genişleyiverdi.

Ve ben böylece gerçekten girdiğim aralığı görebildim. Meğer dönüşte girdiğim kısmın  az biraz sağında kalmışım.

Sonra SIRITA SIRITA girdiğim aralıktan çıktım.

Bazen sorunlu durumun içinde o kadar debeleniyoruz, o kadar velvele koparıyoruz ki, çözümleri göremiyoruz. Bir adım geriye çekilip baksak, bakabilsek (yani başlıktaki gibi geri bassak), belki de açık kapıyı görebileceğiz…

 

Ha bu arada, artık 100’e 57’yim ya o yüzden bilgece yazılar yazayım dedim:)

2 thoughts on “Geri bas farecik

Yorum bırakın