Bayramda uzuuun bir masada ailece bayram yemeği yerken, kah çok yeni aramızdan ayrılan babaannemi anıp hüzünlenirken kah espriler yapıp kahkahalar atarken, amcam televizyonda gördüğü Karadeniz’li bir kadından bahsetti. Kadın, yaşını soran sunucuya “yüzüyonüç” gibi bir cevap vermiş. Sunucu şaşırmış tabii, 113 yaşında diye anladığı için. Meğer kadın “Yüze on üç” diyormuş. Yani 87 yaşındaymış aslında! Bir de fırça atmış sunucuya “Saati söylerken 6’ya 20 var diyorsunuz, yaş söylerken niye olmasın?” diye.
Bu hesapla ben de geçenlerde yüze elli yedi oldum. Tam o sıralarda Charlie Chaplin‘in 100’e 30 kala, doğumgününde okuduğu Kim McMillen‘a ait şiire rastladım. Şiirin başlığı “As I began to love myself” (Kendimi sevmeye başladığımda). Buyrun sizle de paylaşayım:
As I began to love myself I found that anguish and emotional suffering are only warning signs that I was living against my own truth. Today, I know, this is “AUTHENTICITY”.
Kendimi sevmeye başladığımda, kederlerimin ve duygusal acı çekişlerimin kendi gerçeğime aykırı yaşadığım konusunda beni uyaran işaretler olduğunu gördüm. Bugün bunun ÖZGÜN OLMAK olduğunu biliyorum.
As I began to love myself I understood how much it can offend somebody if I try to force my desires on this person, even though I knew the time was not right and the person was not ready for it, and even though this person was me. Today I call it “RESPECT”.
Kendimi sevmeye başladığımda, birisine -doğru zaman olmadığını ve o kişinin buna henüz hazır olmadığını bilmeme rağmen- kendi arzularımı dayatmanın kişiyi ne kadar kırabileceğini anladım. Hatta o zorladığım kişi kendim bile olsam… Bugün buna SAYGI DUYMAK diyorum.
As I began to love myself I stopped craving for a different life, and I could see that everything that surrounded me was inviting me to grow. Today I call it “MATURITY”.
Kendimi sevmeye başladığımda, daha farklı bir hayata özenmeyi bıraktım ve çevremdeki her şeyin benim büyümem için olduğunu fark edebildim. Bugün buna OLGUNLAŞMAK diyorum.
As I began to love myself I understood that at any circumstance, I am in the right place at the right time, and everything happens at the exactly right moment. So I could be calm. Today I call it “SELF-CONFIDENCE”.
Kendimi sevmeye başladığımda, her koşul ve şart altında, doğru zamanda, doğru yerde olduğumu ve her şeyin tam da olması gerektiği anda olduğunu anladım. Ve huzura erdim. Bugün buna KENDİNE GÜVENMEK diyorum.
As I began to love myself I quit stealing my own time, and I stopped designing huge projects for the future. Today, I only do what brings me joy and happiness, things I love to do and that make my heart cheer, and I do them in my own way and in my own rhythm. Today I call it “SIMPLICITY”.
Kendimi sevmeye başladığımda, kendi zamanımdan çalmayı ve geleceğe dair büyük büyük planlar yapmayı bıraktım. Bugün bana sadece neşe ve mutluluk veren ve kalbimi titreten şeyleri -kendi tarzımda ve kendi ritmimde- yapıyorum. Bugün buna SADELEŞMEK diyorum.
As I began to l I freed myself of anything that is no good for my health – food, people, things, situations, and everything that drew me down and away from myself. At first I called this attitude a healthy egoism. Today I know it is “LOVE OF ONESELF”.
Kendimi sevmeye başladığımda, sağlığım için iyi olmayan yiyeceklerden, insanlardan, nesnelerden, durumlardan, beni kendimden uzaklaştıran her şeyden kendimi özgürleştirdim. Başlangıçta buna sağlıklı bencillik diyordum. Bugün KENDİMİ SEVMEK olduğunu biliyorum.
As I began to love myself I quit trying to always be right, and ever since I was wrong less of the time. Today I discovered that is “MODESTY”.
Kendimi sevmeye başladığımda, daima haklı çıkmaya çalışmayı bıraktım ve o zamandan beri daha az yanılıyorum. Bugün bunun ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK olduğunu keşfettim.
As I began to love myself I refused to go on living in the past and worrying about the future. Now, I only live for the moment, where everything is happening. Today I live each day, day by day, and I call it “FULFILLMENT”.
Kendimi sevmeye başladığımda, geçmişte yaşamayı ve gelecek hakkında endişelenmeyi bıraktım. Şimdi sadece her şeyin gerçekleştiği anın içinde yaşıyorum. Bugün, her günü gün be gün yaşıyorum. Ve buna TATMİN OLMAK diyorum.
As I began to love myself I recognized that my mind can disturb me and it can make me sick. But as I connected it to my heart, my mind became a valuable ally. Today I call this connection “WISDOM OF THE HEART”.
Kendimi sevmeye başladığımda, zihnimin beni huzursuz, hatta hasta edebildiğini fark ettim. Ama zihnime kalbimi ekleyince, çok değerli bir yoldaş kazandım. Bugün bu ortaklığa KALBİN BİLGELİĞİ diyorum.
We no longer need to fear arguments, confrontations or any kind of problems with ourselves or others. Even stars collide, and out of their crashing new worlds are born. Today I know “THAT IS LIFE”!
Artık kendimizle veya başkalarıyla tartışmaktan, çatışmaktan veya sorun yaşamaktan korkmaya gerek yok. Çünkü yıldızlar da birbiriyle çarpışıyor ve bu çarpışmalardan yeni dünyalar doğuyor. Bugün YAŞAMIN BU DEMEK olduğunu biliyorum.
Charlie Chaplin gerçekten farklı, döneminin ilerisinde bir ruhmuş. (Bunu elbette bu şiire bakıp söylemiyorum; filmlerindeki mesajlara, söylediği bilgece sözlere dayanarak söylüyorum.) Hem onun, hem şairin ruhu şad olsun. Babaannemin de tabii.
Her birimiz 100’e doğru ağır ağır yol alırken kendimizi sevmelere doymayalım inşallah…
benim de hedef 100:)
yakışır… daha yapacaklarımız var, di mi ama?