Hevesle Başlayıp Sonunu Getiremeyenler Kulübü Olağan Toplantısı


Bu “hikayelioyunu” Kasım 2018’de 8 günde 8 bölümde el birliğiyle tamamladık. Başını ben başladım ve her bölümü bir soru ile bitirdim. Hikaye, sorulara gelen cevaplara, yorumlara göre ilerledi. Burada 8 bölümü bir arada okuyacaksınız.

Hevesle Başlayıp Sonunu Getiremeyenler Kulübü başkanı elindeki çekici önündeki çana vurdu. Çıkan tiz “çın” sesiyle odadaki mırıltılar bir anda kesilivermişti. Boğazını temizleyip söze başladı: “Değerli arkadaşlar. Aylık, olağan toplantımızı açıyorum. Umarım her zaman yaptığımız gibi yapmaz, bu toplantımızı tamamlamayı başarırız. Hoş tamamlayamasak da…”dedi ve cümlesini öylece havada asılı bıraktı. Bu hiçbir üyeye garip gelmedi, bir şeyi yarım bırakmak hepsi için sıradan bir durumdu. 

Üyeler arasında, aldığı popüler kitabı kahve fincaınıyla fotoğraflayıp instagrama koyduğu sırada okuyor gibi yaptığı kısım dışında okumayanlardan tutun filme başlayıp uykusu geldiği için son on beş dakikayı göremeyenlere kadar, örgüye başlayıp bitiremeyenlerden bitmemiş kurslar koleksiyonu yapanlara ya da müzik aleti çalmaya niyetlenip üstüne bir dolu para sayıp aleti aldıktan sonra yüzüne bakmayanlara kadar, spora ya da diyete başlayıp başlayıp bırakanlardan kitap yazmaya niyetlenip ikinci bölüm ulaşamadan gazı kaçanlara ve hatta yarın Ege’ye yerleşmeye karar verip ertesi gün daha sonra diye cayanlara kadar envai çeşit “sonunu getirme özürlü” bulunuyordu. Tüzüklerine göre üyelerinin sicilinde en az bir tane başlanmış ama yarım bırakılmış bir iş ya da eylem olmalıydı. 60 yaşındaki başkan, adeta kronik bir “sonunu getiremeyen” olduğu için bulunduğu koltuğu fazlasıyla hak ediyordu. 

Sekreter söz aldı: “Başkanım, elimde bir akış var. Bu akışa göre gideceğiz, di mi?” diye sordu. Başkan dalgınca kafa salladı. Aslında sekreterin ne dediğini duymamıştı bile, o biraz sonra kuracağı cümleyi kafasında toparlıyordu. “Bugün online olarak sıra dışı bir başvuru aldık” diye söze başladı. Bir süre duraksadı. Herkes pür dikkat onu dinliyordu. “Başladığı işi bitirmeden gözüne asla uyku girmeyen adam üyemiz olmak istiyor” dedi. Kimseden çıt çıkmıyordu. Sessizliği Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabına başlayıp üçüncü sayfasında pes eden avukatın sorusu bozdu: “Eee? Niye bize katılmak istiyormuş? Tüzüğümüze aykırı değil mi bu?” “Başvurusunda belirtmemiş” dedi başkan “ama tahminlerim var tabii. Zaten senin gibi bir avukat ne yapar ne eder onu bile üyeliğe kabul için tüzükte bir açık bulur.”

Başkalarının işlerine koşturmaktan kendi işine sıra geldiğinde vakti kalmayan akademisyen ağzının içinde geveledi: “Belki de tamamlamak için kastığı şeylerin artık o kadar emek harcamaya değmediğini düşünüyordur. Artık huzurla uyumak, kendi için yaşamak istiyordur…” Belli ki kurduğu bu cümlelerin asıl öznesi kendisiydi. . . .

Hiçbir festival filmini artık sonuna kadar seyretmeyen adam söze atıldı: “Bence yorulmuştur! Her şeyin sonunu getirmeye çalışmak çok yorucu. Bizim özgür dünyamızı görmek istemiştir. Eskiden ben de öyleydim, ordan biliyorum.” .

Pazartesi diyete başlayıp Çarşamba günü bozmayı huy edinmiş kadın dudak büktü: “Sence biz özgür müyüz? Hadi özgürü geçtim, mutlu muyuz?” Sandalyesinden taşan geniş kalçasını hareket ettirerek, daha rahat bir pozisyon bulmaya çalıştı. Beceremedi. Tatminsiz yüzü, hiç mutlu görünmüyordu. .

Odada bir uğultu yükseldi. Herkes hararetli bir şekilde mutlu olup olmadıklarını tartışmaya başlamıştı.

Başkan tekrar çana vurdu: “Böyle yaparsanız birbirimizi anlayamayız ki!” dedi kızgınca.

Sözü masanın en ucunda oturan dört kere aşık olmuş ama hiçbirine açılamamış adam aldı: “Şahsen ben mutlu değilim. Keşkeler, acabalar kafamda uçuşup duruyor. Kaç gece ‘Elbet bir gün kavuşacağız. Bu böyle yarım kalmayacak’ şarkısı eşliğinde ağlayarak uykuya daldığımı ben bile…. “dedi ve devam edemedi. Göz yaşlarına engel olamayınca herkesin içinde ağlamamak için sözünü yarım bırakmıştı. .

Hiçbir festival filmini artık sonuna kadar seyretmeyen adam aynı fikirde değildi.

Söylüyorum size, ben de onlardandım Kaç kitabı zerre haz etmeme rağmen sırf yazara saygısızlık olmasın diye kendime işkence ederek bitirdim. Kaç filmi aman emek verilmiş diye sıkıla boğula jeneriklerine kadar seyrettim. Sonrasını biliyorsunuz. Herkesin öcü gibi korktuğu o hastalık hayatımı değiştirdi. Hayatımın bana hediye edilen bu ikinci bölümünde kimse bana sıkıldığım, istemediğim bir şeyi yaptıramaz! Bence bu başvuran arkadaş da böyle bir dönemden geçiyor” dedi. *

Başladığı angora kazağı bitiremeyen kadın başıyla onayladı: “Evet, anahtar kelime istemek!” O da kocasından yıllarca şiddet görmüş, yıllarca istemediği bir adamın istemeye istemeye çamaşırını yıkamış, ona yemek pişirmiş, koynuna girip istemediği şeyler yapmasına izin vermişti. Sonra bir gün, televizyonda sabah kuşağında izlediği bir programda başka bir hayatın mümkün olduğunu görmesiyle hayatı değişivermişti. Bu programı izledikten tam on gün sonra, kocası oturma odasındaki kahverengi kadife çekyatın üzerinde sızıp kalmışken, gözündeki morluk ve kafasındaki şişle birlikte yanına sadece bir market poşetine sığdırdığı üç beş parça giyecek alarak bu hayatı geride bırakmak üzere özgürlüğe doğru adımını atmıştı. Bundan sonra hiç kimse ona “istemediği” bir şeyi yaptıramazdı. *

En büyük hobisi felsefe kitaplarına başlamak olan ancak hiçbirinin son sayfasını göremeyen genç söz istedi: “Aslında mutlu olduğumuzu söyleyenler de, mutsuz olduğumuzu söyleyenler de haklı” dedi. Belli ki sonunu getirmemiş olsa da, felsefe kitaplarının okuduğu kadarı işe yaramıştı. “Şair demiş ya ‘Yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim. Öfkem yaşamadıklarıma’ diye. Yaşamak isteyip de yarım kaldıklarımız mutsuzluklarımız. Yaşamak istemeyip bilinçli sona erdirdiklerimiz ise mutluluklarımız.” Bir süre konuşmasına ara verip, tek tek odadaki herkesin kendisini dinleyip dinlemediğine baktı. Dinlediklerinden emin olunca devam etti: “Ben aslında konuya pragmatist bir bakış açısıyla yaklaşıyorum” dedi “Her yarım kalan sana bir şey katıp çekilen aslında! Eğer o işten alacağın bitmişse, o iş yarım kalmamıştır ki. Senin için bitmiştir. Boş ver toplumun, onun bunun ne düşündüğünü, sen bitti demişsen bitmiştir. Yani biz hepimiz aslında gerektiğinde bitirme cesareti gösterebilenleriz!” .

Bardağın dibinde her zaman 2 parmak çay bırakan kadın söz aldı: “Haklısın aslında,” dedi. “Ben bir film seyretmiştim, adı Dingin Savaşçı. Altın madalya peşinde koşarken sakatlanan bir jimnastikçinin öyküsü. Bir sahnesinde hocası olan adam bunu bak sana ne göstereceğim deyip bunu dağ tepe saatlerce tırmandırıyor. Yol boyunca çok güzel manzaralar görüyorlar, dere şırıltıları dinliyorlar, çiçekler kokluyorlar, sohbet ediyorlar. Tepeye varınca Eee, diyor jimnastikçi genç, ne gösterecektin? İhtiyar hoca yerden alelade bir taş alıyor ve gence uzatıyor; İşte bunu, diyor. Genç hayal kırıklığı yaşıyor, bütün yolu bunun için mi çıkardın, diye kızıyor. Hoca bu kez yolda eğlenmedin mi, diye soruyor. Evet eğlendim ama diye söze başlayan gencin sözünü kesiyor hoca ve şu vurucu cümleyi söylüyor: ‘O peşinden helak olduğun altın madalyanın aslında bu taştan bir farkı yok. O yüzden, oraya giden yolda keyif almaya bak.’ Benim sanırım başladığım her iş için pusulam bu. Keyif almamaya başladığım noktada bırakıyorum. Ya da işte ondan alacağımın bittiği noktada.” .

Pazartesi diyete başlayıp Çarşamba günü bozmayı huy edinmiş kadın düşünceliydi. Belli ki konuşulanları kendi durumuyla bağdaştırmaya çalışıyordu. O canım yemekleri yememekten nasıl keyif alabilirdi ki? İçinden, “Bilerek yarım bıraksak adımız sonunu getiremeyenler değil, getirmeyenler olurdu,” diye geçirdi. * “Bayanlar baylaaaar,” diyen başkanın sesi duyuldu, “Asıl konuya gelelim mi? Başladığı işi bitirmeden gözüne asla uyku girmeyen adamı üyeliğe kabul edecek miyiz?” *

En büyük hobisi felsefe kitaplarına başlamak olan ancak hiçbirinin son sayfasını göremeyen genç “Arayıp kendisiyle konuşalım. Derdi neymiş kendisinden öğrenelim” diye önerdi. Üyeler de başkan da bu fikri onayladılar.

Sekreter başvuru formundan telefon numarasını bulup çevirdi, sonra başkana uzattı. Başkan herkesin duyabilmesi için hoparlörü açtı. Birkaç sinyal sesinin ardından, “Efendim?” diyen genç ve dinamik bir ses duyuldu. 

“Sonunu Getiremeyenler Kulübünden arıyorum,” dedi başkan, “Bize bir başvurunuz var”

“Aa evet,” dedi Başladığı işi bitirmeden gözüne asla uyku girmeyen adam, “Kusura bakmayın. Başka bir derneği ararken sayfanıza yanlışlıkla girmişim. Oraya başvurduğumu sanıp formu doldurmaya başladım. Fark ettiğimdeyse başlamış olduğum için bitirmem gerekti. Malum yoksa gözüme uyku girmiyor.”

Odada gülüşmeler oldu. Başkan şöyle bir gözlerini devirdi, sonra sertçe susun der gibi etrafa bakınıp adamla konuşmayı sürdürdü: “Basit bir yanlışlık yani. Kulübümüze katılmak filan istemiyorsunuz?”

“Yok yok, istemiyorum. Gerçi…” dedi ve bir süre devam edip etmemekte tereddüt etti. . .

“Evet?” .

“Şey ben aslında iş bitirme koçuyum. Kulübünüzde benden koçluk almak isteyen arkadaşlara numaramı iletirseniz sevinirim!” .

2 thoughts on “Hevesle Başlayıp Sonunu Getiremeyenler Kulübü Olağan Toplantısı

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s