Anneme Reiki’ye Gittiğimi Söylemeyin, O Beni Çalışıyo Zannediyo-2


Bu az sonra… diye konuyu yarım bırakıp, ertesi gün yazıya devam etme isteğimin kalmamasını hiç sevmiyorum. Kim bilir blogda kaç kez “onu da sonra anlatırım” deyip anlatmadan bıraktığım konu var. Hande de benim benim dünkü lafıma itibar edip,  “sen anlat ben de sonra anlatırım” deyince şimdi şart oldu anlatmak:)

Dün, 3 güne yetecek içerik varken kafamda-bugün 2 cümlede özetleyebilirim reiki maceramı:

1) 2002’de bir reiki seminerine gittim.

2) 2012’de de reiki uyumlaması aldım.

**

Neyse başlayayım, ben şimdi açılırım. O dönem, yani 2002’de,  ben Tuzla’da çalışıyordum, gideceğimiz reiki semineri taaaa İstiklal’deydi. Üşenmedik vallahi, iş çıkışı 3 kafadar buluşup gittik seminere. Benim nasıl başım ağrıyor!

1 saat kadar anlattılar. Japonca 2 kelimenin birleşimi olan Rei-ki tam sözlük anlamı olarak çevrildiğinde “her yerde varolan ruhsal yaşam enerjisi” demekmiş. Bu gücün, her insanda doğuştan var olan, ancak  öğretmenin öğrencisine el vermesi yoluyla aktive olan şifa verme tekniği olduğunu anlattılar. 3 seviyesi olduğundan bahsettiler:

1. seviyede kendinize ve bir başkasına uygulamayı, uygulama tekniklerini öğreniyorsunuz.

2. aşamasında daha derin mental çalışmalar yapıp, enerjiyi uzağa aktarabiliyorsunuz.1’den 2’ye geçiş en erken 21 günde olabiliyormuş sanırım. Tabi benim gibi tanışıp ilk seviyeye geçmek 10 sene süren birisi için, 2’ye geçmek ne kadar sürer bilemedim.

3. aşama öğretmenlik (mastırlık) aşaması, yani elverir konuma geldiğiniz aşama

En son olarak salondakilerden biri üzerinde reikinin etkilerini göstermek için demo yaptılar. Başım ağrıyor olduğu için, çok istedim beni kaldırmalarını. Ama başka biri çıktı, “karıncalandım, sıcakladım” diye hislerini dile getirdi. Var olan ağrısının uçup gittiğini söyledi. Veren teşekkür etti, alan teşekkür etti. Gösteri bitti.

Çok Amerikanvari geçen bu tanıtım toplantısını sonunda da uyumlanmak isteyenlerin isimlerini alıp hafta içi belli saatler için randevulaştılar.

Ben Tuzla’dan haftaiçi, işten izin alıp gelmem pek mümkün olmayacağı için randevu konusunda yan çizdim. Aytuğ “erkek adama yakışmaz” diye düşündü herhalde. Bizim ekipten bir tek annem, hemen o hafta içi gitti aslanlar gibi uyumlandı.

Uyumlanmadım filan ama, şifacılığa inanmadığım sanılmasın-zira bizim kültürümüzde de hem el verme hem de elini arazlı yere tutarak tedavi bilinen bir şey!

Babannem mesela, ben ilkokulda onlarda kalırken her karnım burnum ağrıdığında, en ciddi halini takınır hemen ellerini ağrıyan yerime koyar ve mırıl mırıl nazar duası okumaya başlardı! Elleri hep sıcacık olurdu. Bir müddet sonra da ben rahatlamış olarak uykuya dalardım.

Ay şimdi hatırladım; Altınoluk’ta da bizim yazları görüştüğümüz Altınoluk yerlisi arkadaşımız vardı, tıp okuyordu. Bu çocuğun dedesi şifacıymış, ölmeden de ona el vermiş. Çevre ilçelerden, köylerden siğili filan olanlar ona giderdi, bi okumuş üflemiş geçirmiş diye duyardık. Meslek olarak da doktorluğu seçmiş olması ne kadar manidar! Hem ilmi olarak, hem de manevi olarak insanları iyi ediyor, var mı ötesi?

Neyse ben uyumlanmadım ama bu 10 sene kendimce bu elle iyileştirme tekniği kullanmadım değil. Babaannemden aldığım güçle, ki benim de ellerim her daim onun gibi sıcacıktır, kendime, kızlarıma, kocama ihtiyaç oldukça dayadım ellerimi-aynı babannem gibi mırmır okudum dualarımı. İşin ilginci geribildirimler de hep olumluydu.  Sonuçta bu reikiyi  ilk bulan insan da (Dr Usui Mikao), aynı benim gibi bir ademoğlu olduğuna göre ve kimseden el almadan bu enerjinin varlığını keşfettiğine göre, uyumlanma filan hikaye diye de yaptığımı meşrulaştırıyorum kafamda.

İster plasebo etkisi deyin, ister inanın böyle bir gücün varlığına.

Ben, şahsen, inanıyorum.

Geçen hafta, arkadaşım Figen Reiki 2 almak istediğini söyleyince, bi şimşek çaktı kafamda. “Hazır Figen gidiyorken, peşine takılayım. Dur bir de uyumlanayım. Bakalım ne değişecek?” diye düşündüm. Ve Çarşambalar’dan geçen Çarşamba takıldım Figen’in peşine Teşvikiye’de bir apartman dairesinde oturan 85 yaşındaki reiki mastırının evine el almaya gittiiiiiiiiiim….

Bildiniz; kısa bir ara.

Bu seriye ismini veren asıl hikaye de, 3. bölümde….

Bu arada siz de reiki deneyimlerinizi buradan anlatmak isterseniz size deniz gören bi masa ayarlarım misafir sanatçı sıfatıyla anlatabilirsiniz. Maksat muhabbet olsun.

9 thoughts on “Anneme Reiki’ye Gittiğimi Söylemeyin, O Beni Çalışıyo Zannediyo-2

  1. be nde merakla bekliyorum ne ara bunları yapıyorsun bir de ne ara yazıyorsun onu zaten çözemiyorum ama şifa vericeksen benim ihtiyacım var gelin bir el verin bize karı- koca.

  2. esra elimi tut ta senin gibi yemek olayı kafamdan silinsin bir de 2. çocuk olayına boyle sizin gibi dalalım…

    • Elif sen de durdun durdun, toplu okuyup toplu yorum yazıyorsun herhalde. Gel istediğin şekilde elinden tutar-gerekli şifayı veririz evelallah. Muhabbetimiz ilaçtır bizim.

      2. çocuk için kocana da ihtiyacımız var yalnız:) O da gelsin.

      • tamma geliriz, bugün kendime ayırdım, oyle whats up larda bloglarda takılıcam ilk te sana bakıyorum sedaların ki neydi…

      • Seda’ların bir dolce vitası vardı ama gezi bitti o da bitti diye biliyorum. Bir de Seda’nın keyifli Seda’sı var ama o da aktif değil.

  3. Galiba inançsız biri olarak bunları okurken dudağımın kenarına konan gülümsememe ne yazık ki engel olamayacağım. Tabii biyoenerjiciler, yaşam koçları, auroveda mıydı neydi, o öğretiyi yayan insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için sizin gibi taaa Tuzla’dan kakıp İstiklal’e, hem de iş çıkışı gideceklere ihtiyacları var. Ben böyle bir şey yapacak olsam, yolda tüm enerjim tükeneceğinden salona girince dik dik olmuş saçlarımdan etrafımda hale oluşturmuş negatif enerjimle artık orada kim var, kim yoksa mastır, guru filan dinlemem yakardım.
    Siğiller konusuna değinmiyorum bile…
    Öyle yani…

    • Yaaaa Selgin, 3. Yazıyı “çok hesaplı şifa verilir. Beylikdüzü ve Tuzla’dan gelenlere yüzde elli iskonto” diye bitirecektim, taş koydun! Şaka bir yana buradaki her yazı (şiirler hariç) dudağınınızın kenarına gülücük kondurmak için yazılıyor:) ister müstehzi ister taaa içten. Bırak herkes istediği gibi rahatlasın hayatım ucu sana dokunmadıkça, ister yemek pişirsin senin gibi, ister fotoğraf çeksin, ister yogaya gitsin! Sen gül geç. Yalnız benim tanıdığım Selgin şimdi sağında bir medyum solunda bir yogiyle feysbuka resim koyar 2 vakte kadar:) bu arada dün akşam kızlarla Muppets’a gittik. Defne bence 2. Yarınin sonuna iyi dayanmis. Baya baya büyük filmi o!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s