İstanbul trafiğine az da olsa maruz kaldığımız oluyor. Hem araba kullanıp, hem 3-8 yaş arası çocukları eğlendirme/oyalama konusunda ciddi bir tecrübe kazanmış bulunuyorum.
Sabahları bu görevi Aytuğ ile paylaşarak yapıyoruz; Aytuğ basit matematik pratiği de yaptıran, Ayça’nın elini kolunu parmağını da kattığı bir oyun bulmuş; bir nevi toplama-çıkarma oyunu. İlk önce aynadan kesişerek tavşan yap, kuş yap, kedi yap, kedinin kulaklarını yap, sonra bir kulağı çıkart filan diyerek kikirdeşiyorlar.
Sabahlardan bir sabah, Ayça-sultan yine trafikte sıkıldı:
Ayça: Baba hadi toplama dağıtma yapalım.
Ben: Toplama dağıtma ne?
Aytuğ: Çıkarma kelimesini unuttu herhalde, toplamadan sonra dağıtma gelmesine karar vermiş benim kızım.
Ben: Haaa. Ben sorayım bu sefer hadi.
Ayça: Ya sen çikolata gibi soruyorsun. Babam güzel soruyo, o sorsun.
Ben: (Bozularak) O ne demek ya? Çikolata gibi soruyorsam o da güzel bişey diil mi?
Ayça: Yani sen mesela Ayça’nın üç çikolatası varmış. Birini ablasına vermiş, kaç çikolatası kalmış diye soruyorsun. Babam komik soruyor.
Ben: Aman peki babacığın sorsun. Bozulduğun şey 3 çikolatanın 1’ini ablana vermek olmasın? İsimleri değiştiririz. Ama şunu bil, ben gerçek hayattan soruyorum. Gerçek hayatta karşılaşabileceğin şeyler-uygulanabilir matematik yani.
Aytuğ: (Keyiften gevremiş bir halde)Boş ver sen anneni kızım. Bi tavşan yap bakiym. Bi tane daha yap…….
Sonraaaaaa, Aytuğ’un ofisine geldik. Öptük, uğurladık. Kaldık Ayça Sultan’la başbaşa.
Ayça: Aneeeee biraz gerçek hayattan sorsana bana…
Kapris yapmak vardı serde ama, paşa paşa sordumtabi. Üstüne üstlük, sorulardaki elindeki kitabı, çikolatayı paylaşmak zorunda kalan çocuğun ismini değitirerek. Anne Olunca Anlarsın şiirimde dediğim gibi: ”
“Bir nevi hastalık yani şu annelik dediğin, düpedüz delilik
Tedavisi de ödülü de yok üstelik”
Yarın da o şiiri hatırlayalım o vakit…