Ablalar -eğer isterlerse- kardeşleri kukla gibi oynatabilirler.
Bazen deneylerine kobay yaparlar, bazen getir-götür işlerinde ayakçı, bazen de günah keçisi.İkna kabiliyetleri çok yüksektir; kah öperek severek tatlı tatlı istediğini yaptırır, kah emrederek, kah küserim deyip duygu sömürüsü yaparak!
2 haftadır filan, Ela’nın öğretmen, Ayça’nınsa öğrenci olduğu oyuna hızlı bir dönüş yaptılar. Ela oturtuyor Ayça’yı karşısına, kendisi de tahta başına geçiyor, yaz kızım, çiz kızım çalıştırıp duruyor.
Dudak bükmeyiniz, Ayça’nın şu an okuyup-yazabiliyor, toplama-çıkartma yapıyor olmasında ablasının payı büyük. İyi öğretmen yani.
Geçen gün paraları öğretmiş mesela. (bkz tahtanın sağ altı) Üşenmemiş hem kağıt hem metal paraları çıktı almış, tek tek çalıştırmış.
Dün bir baktım Ela’nın tahtasında:“Ultra Eğlence=Oyun HADİ OYUNA” yazmış tahtaya
“Bu ne kızım?” dedim. Ayça bahçeye çıkmak istememiş, o da ikna etmek için bahçenin ultra eğlenceli olduğunu yazarak anlatmış kendisine…Netice; bahçeye çıkılmış tabi.
Geçen sene bir ara yine böylelerdi. Sonra Ayça isyan etmişti:
“Neden hep sen öğretmen oluyorsun, ben öğrenci?”
“E ama bak sen de sınıf başkanı oluyorsun. Çok önemli bir görev”
“İyi de sınıfta başka öğrenci yok ki! Kimin başkanı olacağım?”
“…”
Ve maymun gözünü açınca öğretmencilik oyununa bu isyanla noktayı koymuşlardı.
Nasıl oldu da Ela Ayça’yı tekrar ikna etti bilmiyorum. Merakla yeni isyan gününü bekliyorum.