Abladan Kardeşe


E cevap hakkı doğmuştu dün….

————————————————————————————————————

67584_443868334946_3679061_n

Ela’dan Ayça’ya

Abla oluverdim 3’ümde,
Birdenbire sen evimize çıkagelince!
Tek başıma kurulduğum tahtımdan düştüm de,
“Sonsuza dek bizimle mi kalacak?” diye soruşum
İşte tam bu nedenle.
**

Ara sıra büyükler bakmazken etini buruversem de,
İtiraf edeyim en güzel “oyuncağımı” edindim sayende.
Kuklam, hastam, bebeğim, öğrencim…kısacası istenmeyen rollerin aday adayı
Deneylerimin gönüllü kobayı
Düşme diye düştüğüm yerlerde, yapma diye benimle aynı hatayı.
Ayak izlerimi bıraktım sana, küçülen elbiselerim ve eski oyuncaklarımla birlikte…
Seni çok seviyorum çiçorim, bazen kızgınlıkla “hiç gelmemiş olmanı” dilesem de!

Kardeşten Ablaya…


Bugün böyle. Nostalji….

——————————————————————————————————————–

47275_429812439946_3494434_n
Ayça’dan Ela’ya
Bir elimde yolduğum, kumral saçların,
Diğer elimde en sevdiğin oyuncağın…
Yüzümdeki zafer gülüşünü boşver,
Aslında çooook pişmanım.
Seninle olamayız gibi görünüyorsa da,
Doğrusu sensiz olamayacağım…
                        **
Uyurken birlikte kıkırdadığım,
Her oyunda örnek aldığım.
Parktaki o çocuk salıncağımı kaptığında,
Sensin gözyaşımı silen kahramanım…
En lezzetli yemekler, seninle yarıştıklarım!
Her oyun, her kitap, her yer seninle daha güzel,
İyi ki varsın, benim canım ablacığım!

Ben Böyle Hayatın İçine….


Bugün kimi için nostaljik, kimi için yepyeni bir şiircik günü…

Neden ıspanak yenmelidir, makarna varken?
Keşke çikolata aksa çeşmelerden.
İkinci bir pembe çizme alınmaz mı, diğeri eskimeden?
Off ben böyle hayatın… …
**
Niye 9,5 dedi mi, yatağa gitmek gerekir?
Öğretmen hep diğerlerine mi artı verir?
Birazcık oje sürsek dünyanın sonu mu gelir?
Off ben böyle hayatın…
**
Niçin oyuncaklarımızı toplamak zorundayız?
Bahçedeki kediyle birlikte uyuyamaz mıyız?
Bir de neden duvarlara resim yapamayız?
Off ben böyle hayatın…
**
Dediklerine göre işler daha da karışacak
Büyüdükçe yasaklar artacak, kurallar çoğalacak
Geri dönsek keşke, kaçsak köşe bucak.
Off ben böyle hayatın…

Veda


Turuncu balığın rengi soldu
Kumral kızın gözleri doldu
 
Anlaşıldı ki, turuncu balık hasta
Bilir mi kumral kız hastalığı bu yaşta?
 
“İyileşeceksin” dedi kumral kız hiç bıkmadan,
Sadece uyuyacağında ayrıldı turuncu balığın başından.
 
Maalesef turuncu balık sabaha öldü
Yine maalesef kumral kız bunu gördü
 
Hıçkırıklara boğuldu, ağladı
Geri dönüşü yok, ölümü anladı.
 

Bundan 5 yıl önce, kardeşi doğduğunda, Ela kafasını kardeşe takmasın, başka bir uğraş bulsun diye ona bir balık geldi: İncik. 

Sonra İncik yalnız kalmasın diye yanına Boncuk’u aldık. 2 gün geçmedi, ilk göz ağrımız önce bir köşede hareketsiz bekleşti, sonra da ters dönüp suyun yüzüne çıktı! İşin ilginci, akvaryuma her yeni balık gelişinde, sanki bir kara büyü, bir lanet gibi, bir önceki hastalanıyor ve ölüyordu. Bir süre yeni balık alımını durdurduk. Tek balıkla uzun süre gül gibi geçindik gittik. Sonra “ya bu yalnız olmuyo” gibi kıpırdanmalar başlayınca korka korka yeni bir balık alıp, akvaryuma saldık! Yine 2 güne kalmadan Ela’nın endişeli sesi duyuldu: “Anne balığın üstünde beyaz beyaz bi şeyler var.” İnternetten, bilenlerden öğrendiğimize göre MANTAR! Meğer akvaryuma her yeni gelen balık, eski bulunduğu suyun mantarını getirebilirmiş. Bu yüzden balıkla birlikte akvaryuma bir ilaç damlatılmalıymış.

Hemen 2 balığı ayırdık, türlü ilaçlar damlattık, okuduk üfledik, ağladık. Ama kurtaramadık. Ölüm kısmını çocuklar görmedi. Onlar hasta balığın veterinere gittiğini, orada başka bir balığa aşık olup evlendiğini ve eşinin yanında kalacağını zannediyorlar. Gerçekten inandılar mı, yoksa inanmak işlerine mi geldi bilmiyorum. Ama ikinci bir “ölümle yüzleşme” sahnesi yaşayamayacaktım.

Çünkü İncik’in öldüğünü ilk Ela görmüş, ağlayarak bize haber vermişti. En kötü kısmı ise, Aytuğ’un ölü balığı -bir erkek kalpsizliğiyle!- alıp, klozete atıp, sifonu çektiğine şahit olmasıydı! Hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ederken, bir kutunun üzerine “Güle Güle İncik” yazıp, bahçeye kutuyu gömmüş ve aslında kanalizasyonu çoktan boylamış İncik’e bir nevi saygı cenazesi düzenlemiştik. O üzüntüsü arasında Ela, kutuyu İNCİ sanıp hırsızlar çalmaya kalkmasın diye “K” harfine ekstradan vurgu yapmamız konusunda bizi uyarmayı ihmal etmemişti.

Kedi, köpek, balık, kuş…. İsim verdiğiniz andan itibaren, onlar sizi hayata bağlayan neşe kaynakları, tüm angaryalarına rağmen ailenizin bir bireyi oluveriyorlar.

Gelmiş geçmiş tüm evcil DOSTLARA selam olsun. Alır mısın, derseniz de cevabım “Aman, benden uzak olsun!”

13 Şubat, benim için bir milat


“Başka hayallerim var” dedi gitti

Sandım ki, o gidişle birlikte kadınlığım da yitti

Bakakaldım ardından

Umutlarım

Çabalarım

Yarınlarım da bakakaldı

Bağırsam, dövünsem döner miydi ki?

 

Kelimeler boğazımda takıldı kaldı,

“3 kişilik yaşayacaklarımız vardı” diyemedim.

En kötüsü de “Git ama GELME” diyemedim.

 

Biliyorum, bir gün uyandığımda

Başka bir isim olacak aklımın kenarında

Başkasıyla tekyürek atacak kalbim

Sevindiğimde ya da çıkmaza düştüğümde

Çevirdiğim numara başkasınınki olacak.

 

O güne dek

Sabırla bekliyorum

Evimizden gittiği gibi,

Yüreğimden de gitmesini

Şaşkınlığımın, kırgınlığımın bittiği gibi

İçimde kalan son umut kırıntılarının da bitmesini

Sakince,

Sabırla bekliyorum.

O gün çok yakın biliyorum.

Anne Olunca Anlarsın


“Of anne, niye yatmadın yine?

Bakma bana “anne olunca anlarsın” bakışınla öyle

Alt tarafı yarım saat geciktim diye”

**

Şimdi ben de öyle bakıyorum

O gösteride şarkı söylüyor, ben ağlıyorum

Tabağını bitirmiyor, ben içimi yiyorum

Uykumun en tatlı yerinde sesleniyor, ikiletmiyorum

Gezmeye gidiyorum, onsuz keyif almıyorum

O gezmeye gidiyor, gelene kadar kapılarda bekliyorum

Karşılığında da kocaman bir “offff” alıyorum

**

Bir nevi hastalık yani şu annelik dediğin, düpedüz delilik

Tedavisi de ödülü de yok üstelik

9 ay taşıyorsun karnında

Su geldi, sancı tuttu, bir karambol bir telaşe

“Inga” sesini duyduğunda yerleşiyor yüzüne o bakış işte

Memene veriyorlar, acıyor, kanıyor, emziriyorsun

Sözleşmeyi oracıkta, o an imzalıyorsun

**

Kaçışı yok, annesin artık,

Tepe tepe kullan senindir replik:

Yalnız, yüzüne ciddi bir ifade takınmalısın,

Haydi birlikte söyleyelim: “ANNE OLUNCA ANLARSIN!”

Benim Kelimelerim


Kelimeler oyuncağım

Kelimeler en kuytu limanım, sığınacağım

Yeri gelir çelikten zırhım ardına saklandığım

Yeri gelir zehirli ve keskin kılıcım!

Bazen dilimin ucunda asılı kalır, çıkamaz

Bazen de deli bir nehir, kabına sığmaz

Kelimeler

Sakladığım, sustuğum, konuştuğum, küstüğüm

Sevdiğim, içimi titrettiğim…

Kelimeler. Benim kelimelerim

İçinde binbir renk saklı mücevherlerim…

Uzun zamandır şiir koymuyordum.  Ay’la ilgili bir şiiri koyacaktım aslında ama “benim kelimelerim”  şiir güruhunun arasından sıyrılıp, “beni koy beni koy” dedi bugün. Öyle olsun. Vardır bir hikmeti.

Yazımı özlü bir sözle bitirmek istiyorum:

“Benim kelimelerim, sizin kelimeleriniz.

Okuyunuz,okutunuz… Çekinmeyiniz!”

65 yaşımdayım, ararsanız bulmacamın başındayım…


Konuş, daha konuş , hep konuş

“Sen” de, “ben” de ikide bir.

Takvimler değişsin duvarlarda sonsuz

Konuş, daha konuş , hep konuş

Seven nasıl susabilir?

Orda ben yokum deme

Sensin sokaklarda adım başı gördüğüm

Camekanlar gerisinde mankenler sen

Hep senden yana şarkılardaki duyarlığım

Fırınlar dolusu ekmeklerdeki tat senin,

Burda tüm resimler sen.

Orda ben yokum deme

Burda herşey sen.

                                                  23 Ekim 1967 – KONYA

Nazım Danacı

Yarın, yukarıdaki dizelerin sahibi babam, 65 yaşını dolduruyor. Bugün itibariyle mührünü teslim etmek ve görevinden resmi olarak emekli olmak üzere Ankara’ya gitti.

Bundan sonraki çalışma hayatına çok sevdiği bulmacaları, sudokuları çözerek, Salı günleri 1-2 ay önce katıldığı koroda  Türkü’ler söyleyerek, torununun okuldan çıkış saatini takip ederek, onlara helva pişirerek devam edecek.

Hem doğum günün kutlu olsun, hem de emekliliğin hepimize hayırlı olsun babacığım.


Kız Babası


Karıma göre hiç değişmedi hayatım

Sporum, gitarım, bilgisayarım… Hep yerinde rahatım.

Ama inanın eskiden kafamda bir ayakla uykudan kalkmazdım!

***

Mutfağa hiç girmezdim, geçen gün omlet yaptım,

Stadda coşacağıma, tek gözle maç seyrettim, diğeriyle ödev yaptırdım.

Kendi saçım yok ama Okumaya devam et