Boş Durma, Boşa Çalış


Bu sözü anneannem söylermiş.  Annemin de hayat felsefesidir. Şu aralar parmağı için fizik tedaviye gidiyor. Fizyoterapist elini parafine sarıp, 10 dakika kadar ellerini göbeğinde kavuşturup beklemesini söylemiş. Bana şöyle anlatıyor: “Düşünebiliyor musun? 10 dakika öyle duracakmışım. Telefona bakamazsın, kitap okuyamazsın. Mümkün mü? Ben de gözlerimi kapadım, ayak bileklerimi çevirerek başladım, sonra yukarı doğru oturduğum yerde egzersiz yaptım.”

Duramamış yani. Bir enerji ortaya çıkarmadan duramamış. Gördüğüm en çalışkan insanlardandır.

super mom ile ilgili görsel sonucu

Armut dibine mi düşer?

Her gün, iş yaparken kendime bir hedef koyuyorum, oraya ulaşınca “bir acı kahve” ödülüm oluyor. Geçen gün kahvemi yaptım (Ocağımız elektrikli, dolayısıyla üzerindekini çekince hemen soğumuyor, bir müddet daha sıcaklığını koruyor.) ve kendimi ocağın sıcağına çaydanlığı koyarken yakaladım. Hani ocak bile boş durmasın, boşa çalışsın! Çaydanlıktaki suyu ısıtsın. O sıcak suyu kullanacak mıyım? Hayır. Ama olsun boş durmasın. Yani armut fena halde dibine düşüyor, bırak kendisini nesneler bile boş durmasın, hep bir işe yaratsın, bir şey üretsin, bir devinim olsun istiyor.

Bu otomatik hareketimi fark ettiğimden beri her gün çaydanlığı, henüz sıcağı geçmemiş ocak gözüne sürüklemek için elimi uzatırken yakalıyorum kendimi.

Zamanı verimli kullanmak adına aynı anda 2 işi yapmak, dinlenirken ya da tatilde bile birkaç iş halletmek… Eminim çoğumuzun ortak durumu zaten. Yoğun bir kurumsal hayattan bunalıp, tası tarağı toplayıp İzmir’e yerleşen bir arkadaşım, sosyal medya hesabına şöyle yazmış:

“Oturmanın tembellik olmadığını, bunun da insan evladının bir ihtiyacı olduğunu anlamam zaman alacak gibi görünüyor. Deli gibi koşturmaya alışmış bünyemin dizginlerine asıldıkça asılıyorum. Biraz daha yavaşşşşş.”

Daha fazla katılamazdım. Öyle ya biraz daha yavaş.

Ben kendi adıma boş durmanın keyfini sürme kararı aldım. Zaten boş boş durmanın, hiçbir şey yapmamanın – ki bu da bir nevi meditasyon – bilimsel olarak da faydalarından bahsediliyor artık.

Tabii DNA’larımdaki boş durma boşa çalış diye bağıran genleri nasıl sustururum bilmiyorum!

Siz ne düşünüyorsunuz?

“Tembellik hakkımız, söke söke alırız”cı mısınız yoksa ” uykumda bile iş hallederim ben”ci mi?

Anneme özel not: Yazıyı okuyunca bir kahveye gel. Ocağın artık ısısına çaydanlığı yerleştirmemenin keyfini birlikte sürelim….