Bu blogu takip eden değerli insanlar…
İmza:Kızın‘da babama yazdığım mektubu okumuş muydunuz acaba? Mektupta genel olarak ilişkimiz ve babama karşı duygularımı anlatmak yerine, 8 yaşımda babamın bana verdiği bir hayat dersinden bahsetmiştim; bana “dürüst” olmayı öğretişinden…Mektubu okumamış olanlar için özet geçersek; Bir gün öğle yemeği için, babaanneme ‘yemek için okulda kalıyorum’ diye yalan söyleyip, arkadaşıma video seyretmeye gitmiştim. Ancak o öğlen babam beni görmek için okula gelince fena halde sobelenmiştim. Babam kızıp köpürecek diye beklerken, ‘Bir daha bize yalan söylemek yok. Bu aramızda sır’ demiş, sırtımı sıvazlamıştı. Sırf babamın bu tutumunun ağırlığıyla ben ergenlik dönemim boyunca ‘arkadaşımla ders çalışacağız’ deyip oğlanlarla fink atamadım ya da habersiz okulu kırmadım. Neredeysem, ne yapıyorsam hep dürüstçe söyledim.
Geçenlerde ortaya çıktı ki, benim bu dürüstlük takıntımın sebebi sırf bu olay değilmiş.
O dönemki hatıra defterimi açtım.İlk sayfasına babam yazmış. Yazı “İyi, dürüst ve çalışkan” olmamı dileyerek başlıyor “iyi, dürüst ve çalışkan” ol diye emrederek bitiyor!
Çeviriyoruz hemen arkasından annem yazmış: “İyi vatandaş, dürüst insan ve başarılı bir birey olman dileğiyle” demiş.
8 yaşındaki bir çocuğun mercimek beynine kakmışlar da kakmışlar “DÜRÜST OL, DÜRÜST OL” diye!. Çünkü kendileri için de “en büyük erdem” dürüst olmak!
Halbuki o dönem, Özal ile başlayan “benim memurum işini bilir” fitilinin ateşlendiği, dürüst ama keriz memurların hayattaki başarısızlıklarını anlatan Kemal Sunal filmlerinin zirve yaptığı dönem aynı zamanda. Bu aslında memur çocuğu olup o kültürle yetişen bizim kuşağın bugün ticaretteki, iş hayatındaki, özel hayattaki en önemli ikilemi…Aynı bünyede barınması mümkün olmayan ikili: “DÜRÜST OLMAK” ve “YIRTMAK”! Neyse konumuz bu değil.
Şimdi buradan “pür ü pakım,hiç yalan söylemedim, söylemem de” dediğim çıkmasın. Tabi ki ben de herkes gibi dönem dönem ufak yalanlara başvuruyorum. Ama hani yüzdeye vurduğumuzda ve genel anlayış olarak dürüst bir insanım denebilir.
İşin ilginci, nasıl yaptık bilmiyorum ama bizim çocuklar da “doğrucu davut”. Ayça özellikle, hani minik bir beyaz yalana ortak etmeye kalkışsak, kaşı gözü oynamaya başlıyor rahatsızlıktan. Anında gidip doğrusunu yumurtlayıp rahatlıyor. 1 ay kadar önceydi, babaannesi ayran verdi, bu hepsini bitiremedi. Babannesi “hadi bitir” diye ısrar edince, Ayça da “içemeyeceğim” diye kıvranınca ben, azıcık kalmıştı zaten, dikiverdim kafama: “Babaannene’ içtim’ dersin” dedim. O saniye masadan kalktı, babaannesine gitti: “Ben ayranı bitiremedim, annem içti” deyiverdi. Ela ise daha da gaddar bu konuda, mesela hiç çekinmesi yok “Azra Teyzem senden daha güzel yemek yapıyor” filan diye haşırt diye söylüyor düşündüğünü.
Hoşuma gidiyor aslında. Doğruları söylesinler ne güzel. Hatta başkası kırılır mı, üzülür mü, beni sevmekten vaz geçer mi diye düşünmemecesine doğruları söylesinler. Kendilerine de başkalarına da dürüst olsunlar. Akşam yastıklarına başlarını koyduklarında hafifçecik, mışıl mışıl, huzur içinde uyusunlar.
Sırf üç gün daha koltukta kalacağım, bir gemicik daha alacağım diye “Camide alkol de almışlarrrr” diye yalanlar söyleyip, ne kendilerine inananların en saf duygularını sömürüp, onları keriz yerine koysunlar, ne de can pazarındaki insanların günahlarını alsınlar!
Dedelerinin, annanelerinin bizlere kaktığı gibi: “İyi, dürüst, çalışkan” olsunlar!
Esra, babalarımızın el yazıları olağanüstü bir şekilde birbirlerine benziyor! Bak istersen: http://birtekask.blogspot.ch/2011/06/babamdan-mektup-var.html
Al bi tane daha kozmik kesişme! Uff nasıl duygulandım, bak o da dürüst ol demiş, “yeminine sadık kal” diyerek…Nur içinde yatsın Aytuğ’umun isim babası.
Dürüstlük eski moda bir kavram olmaya başlayalı epey oluyor pratikte… Günün birinde daha “ahlaklı” bir toplum isteyebileceğim hiç aklıma gelmezdi.
Hande, benim gördüğüm Ela ve Ayça’nın arkadaşları, okuldaki çocuklar filan hepsi çok doğrucular. Yeni kuşak kırıcı olmak pahasına doğrucu bence. Üstelik bu bir kısım doğrucu Allah’tan korktuğu, cehenneme gideceği için filan değil de, gerçekten doğruluğu içselleştirdiği için doğrucu… Bu bizim tarz dürüstlükle aynı şey değil, ama sanırım bu da iyi bişey. Ne bileyim???
“dürüst ol” ” herkesi sev” “anlayışlı ol” bir de “sen kendini övme bırak başkaları övsün” hep duyduğum cümlelerdir. Is hayatinda degil ama ozel hayatimda gordum yararlarını 🙂
Tam da söyleneni olmuşsun Serpil!
Biz böyle değer yargıları olan ailelerde büyüdüğümüz için çok şanlıyız. Bizim kızlarda gayet güzel bir şekilde açıklar. Benim de çok hoşuma gidiyor.
Bugün, sizinle ilgili dileklerimde ”dürüstlük ”yok.Zaten öylesiniz diye herhalde.Şimdi durmadan iyi insan,iyi evlat,iyi vatandaş ve iyi kul olmanızı daha doğrusu öyle kalmanızı diliyorum.Var mı bir itiraz?