-Leonard Cohen geliyormuş, gidiyor musunuz?
-O kim yav?
-Ya Kanadalı bir şarkıcı. Dinleyince hatırlarsın, şarkıları çok tanıdık.
Youtube’a yazdım Hakikaten benim için en bilindik şarkısı “Dance me to the end of love”. Böyle davudi sesiyle huzur vererek söylüyor… (tık)
-Yok siz gidin, biz çok atladık zıpladık son zamanlar. Cuma da gidiyoruz bir yerlere. Düşüp kalacağım vallahi.
..demiş olsam da arkadaşım 4 tane davetiye bulmuş konsere. İnsanın büyük şirketlerde yüksek yüksek mevkilerde arkadaşları olması güzel. Aslında o davetiyelerle başka arkdaşlarımız gidecekti konsere-Cohen’i tanıyıp, konsere gitmek isteyen arkadaşlar. Ama onların son dakika işi çıkınca, ben de bu iptali üzerine telefon etmiş bulununca….
davetiyeler bize kaldı. İşte yazıya başlığını veren “Doğru zamanda doğru yerde olmak” kısmı burada kendini gösteriyor.
Bu Leonard Cohen denilen adam 78 yaşında, mırıl mırıl şarkılar söyleyen, yazan, şair, romancı pek kıymetli, pek meşhur bir adammış. Bilmemek benim ayıbım, ama zaten ben hangi şarkıyı kim söylüyor hiç bilmem. Hoşuma gider dinlerim.
Sahnenin tam karşısındaki locadan, pek forslu bir şekilde dinledik konseri. Hayranları kendinden geçti dinlerken, ben-itiraf edeyim-bazı şarkılarında düpedüz sıkıldım. Nedense onda da , Sezen gibi, bisten sonrası pek güzeldi. Son trend bu galiba. Eskiden bisten sonra 1 şarkı söylenir, kapanış yapılmaz mıydı? Cohen, gider gibi yapışından sonra 4 şarkı daha söyledi. Hayranları da ayağa kalkıp, sahneye yanaşıp eşlik ettiler. Müthiş ihtişamlı bir kısımdı. Sonra da Cohen bir pehlivanın peşreve çıkışında yaptığı gibi ellerini birbirine vurarak, bir o ayağının bir bu ayağının üzerinde sıçraya sıçraya süzülüp sahneden çıkıverdi.
O kadar çok sanat dünyasından, ya da basından tanınmış sima vardı ki-zaten konser detaylarını benden daha ilgili ve bilgili kişilerden günlerce okursunuz. Ben ise beni en etkileyen kısımlarına değineceğim:
Birincisi adam benim rahmetli dedeme acayip benziyor. Dedem de aynı Cohen’in internette rastladığım çoğu resminde olduğu gibi kravatsız takım elbisesi ve fötr şapkasıyla kayıtlı kafamda. Konser boyunca dedemi, yeniden görüyormuşum hissine kapıldım. Aynı locayı paylaştığımız kızlardan biri: “Üff adamda çirkin karizması var.” deyince de acayip sinir oldum. Çünkü bana göre dedem, oldukça yakışıklı bir adamdı. Uzun boylu, her daim jilet gibi traşlı, takım elbiseli ve fötr şapkalı… Gel gör ki çoook otoriter ve baskın bir adamdı. Ondan acayip tırsardım. İlkokulu onların yanında okumuş olmam dolayısıyla da otoritesine yoğun dozda maruz kalmıştım. Hatırlayan hatırlar, Mefkure(tık) şiirimde kendisinden ve saçlarıma yaptığından bahsetmiş idim. Cohen şarkı söylüyor bense rahat rahat “otorite” kelimesinin sözlükteki örnek resmi olabilecek dedemin, kendinden geçerek, kah oturarak, kah gitar çalarak sahnede şarkı söylediğini, hatta hatta ceylan gibi sekerek peşrev çektiğini hayal edip gülümsüyorum…
İkincisi ise konser çıkışında Can’ın Feride’ye yaptığı evlenme teklifiydi. Can ve Feride’yi tanımıyoruz. Ama en azından Can’ın pek romantik olduğunu biliyoruz. Ayarlamış arkadaşlarını, çıkışa koca bir pankart asmışlar: “Feride benimle evlenir misin?” yazmış dana gözü kadar. En sonuna da küçücük ve parantez içinde Can diye eklemiş. Hani yanlış anlamaları engellemek mahiyetinde.
Biz kadınlar, teklife gülümseyip, içimiz erirken; beyler hemen muhalefet ettiler: “Ne banalmiş! Ya kabul etmezseymiş? O zaman rezil mi olacakmış? Herkes hani bir teklif yapmıştın Can, o n’oldu diye sorarmış.” Yahu seven adam hesap kitap mı yapar-kabul eder kabul etmez diye. Polemiğe girmedim tabi. Kocam değerli fikirlerimi-okursa-buradan öğrenecek:) Ha ben böyle bir teklif ister miydim? İstemezdim. Ama yapana da saygı duymak lazım cesaretinden dolayı.
Konser çıkışında bizim gibi meraklı tiplerle pankartın hemen yanına öbeklendik, Feride’yi beklemeye başladık. Ve Feride teklifi kabul etti. Islıklar çalındı, alkışlandı…
bu da başka benzeri bir teklif… varmış başka örnekler de yani.
Feride ismi bana konser sebebiyle kaçırdığım dizi “İşler Güçler“i hatırlattı ister istemez. Feride oradaki Ahmet Kural’ın umutsuzca aşık olduğu doktor kadının dizideki adı. Çarşamba günleri gece saat 11 civarı yayınlanmaya başladığı için ucundan kıyısından yakalarım diye düşünmüştüm ama bistir odur budur, çıktığımızda saat yarımdı. Ben de eve dönünce internetten seyrettim, saate aldırmadan. Ve de kikir kikir güldüm. Takip etmiyorsanız tavsiye ederim; oyunculuk, detaylar, espriler hepsi on numara…Feride için İşler Güçler ekibinden gelsin o zaman (tık)