Sizce bu ne?
Okuyamayanlar için ben okuyayım “Sheep Droppings” yani “Koyun B*ku” markalı, küçük şekilsiz çikolatalar.
Bu çikolatalar, İngiltere Salisbury yakınlarındaki Stonhenge denilen ören yerinin hediyelik eşya dükkanında satılıyor!
Bu Stonehenge denilen yer, alabildiğine çayır çimen bir düzlük ortasında 17’si ayakta, kalanı devrilmiş hepi topu 30 adet kaya parçasının bulunduğu bir ören yeri.
Fotoğraf: Seda Agun Gammer
Alabildiğine yeşillik bir alanda bulunması, haliyle etrafta otlayan bir çok küçükbaş hayvan bulunması, bunların yiyip yiyip, minik çikolata drajelerine benzeyen atıklar bırakmaları sebebiyle, eloğlu bunu da bir kazanç konusu yapmış. “Ben gübreyi bile allar pullar satarım” demiş. Satıyor da…
Stonehenge, aslında kimlerden ve hangi yıldan kaldığı bilinmeyen bir kalıntı. Antikçağdan olduğu sanılıyor ve astronomiden astrolojiye, geometriden meteorolojiye hatta paganizme bir çok şeyle ilişkilendirilip, hakkında bir çok şehir efsanesi anlatılıyor.
Bu taşlara yaklaşılmasın diye çepeçevre halatla çevirmişler. Gezmek istiyorsanız, 7.80 pounda (yani yaklaşık 22 TL) bilet alıp, bu halatların gerisindeki yürüyüş yolundan bir nevi tavaf ediyorsunuz.
Bu esnada da numaralandırmış noktalarda durup, o açıdan harabeye bakarak, önceden kaydedilen bilgiyi telefonumsu bir şeyden dinliyorsunuz.
Şu, bizdeki birçok değere kıyasla, uyduruk 30 taş hakkında 1 saatten uzun hikaye anlatıyorlar. Yok efendim bunu uzaylıların kurduğuna dair, büyücülerin kondurduğuna dair efsaneleri de katarak katıştırarak…
Bizim ekipte 6-8 yaş arası 3 erkek çocuğumuz vardı, o telefonumsu teypten anlatılanları onlar da sabırla sonuna kadar dinlediler. Yani anlatılanlar, basit, detaylı ve ilginç…
Fotoğraf: Seda Agun Gammer
Bizde olsa, o kayaların tepesine çıkılır poz verilir, kırılan parçaları çimento doldurmak suretiyle tamir edilir, gelenlerin parça kırıp hatıra götürmesine de izin verilirdi…
Efes‘te mesela, o koskoca antik şehirde antik heykellerin kırık kafasına kendi kafasını dayayıp resim çektirmemiş olanınız var mı? Şu 30 taşın etrafını dolanmak 1 saat sürerken, koca Efes’i ne kadar sürede gezdiniz?
20 yıl önce Alcatraz hapisanesine gitmiştim. Taaaa o zaman, büyük gizem içinde adaya gitmiş, bilet için para bayılmış, kulaklıkları takmış, şaşkınlıktan dudağımız uçuklaya uçuklaya hapishanenin tarihini, kaçma girişimleri ile ilgili hikayeleri, orada çevrilen filmin hikayesini dinlemiştik. Alt tarafı bir hapisane yahu.
Birlikte Stonehenge’e gittiğimiz arkadaşlarımız Londra’nın meşhur kalesine götürmüşler çocukları. Çocuklara özel, turlar ve şövalye kılıç gösterileri varmış. İlgiyle, merakla geçen harika bir gün yaşamışlar.
Çocuklar “İstanbul’da neden kale yok?” diye sorunca, ilk İstanbul ziyaretlerinde Rumeli Hisarı’na yollanmışlar. Yönlendirme yok, doğru dürüst yol yok, surlar kırık dökük… Nerde Londra’nın kalesi, nerde Rumeli Hisarı? Çocuklar fena hayalkırıklığına uğramışlar tabi. Halbuki bir İstanbul’un fethi canlandırması yapılsa, girişte çocuklara bu animasyon seyrettirilse; bir yeniçeri karşılayıp tur attırsa. Çok mu zor?
Daha önce çoluk çocuk gittiğimiz, perişan olduğumuz Truva Gezimizi anlatmıştım. Çocuklara çok cazip gelen bir hikayesi olmasına rağmen Truva atı ve harabeleri çocuklu ziyaretlere son derece uygunsuz. Bırakın bebek arabasını, yürümek için uygun yol bile yok. Ata tırmandık ama, o dik merdivenleri çocuklarla inip çıkarken bir ben bir de Allah bilir nasıl ter döktüğümü!
O günden beri aklımda, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bir öneri götürmek var:
Ödenek yetmiyorsa, keşke çocuklara hitap eden bir marka çıksa, bir çikolata markası filan mesela, o sponsor olsa;
-
Galata Kulesi
-
Kız Kulesi
-
Truva atı ve harabeleri
-
Yerebatan Sarnıcı
-
Dolmabahçe Sarayı
-
Kapadokya
-
Rumeli Hisarı gibi hikayesi çocuklara ilginç gelebilecek, anlatması kolay, albenisi çok tarihi/turistik yerlerden başlasa
Yani kolaylardan. Buraları anlatan animasyonlar hazırlatsa, her giren çocuğa biletle birlikte bir tablet bilgisayar verilse, ilk o animasyonu izleyip, sonra da geze dinleye turlarını tamamlasalar….Tablet bilgisayar da şart değil, her kilit noktaya konmuş bir ekran da haydi haydi iş görür. Türklük, vatan millet sakarya diyorsak, anlatan kişi “Evliya Çelebi” olabilir mesela.
Yok mu bu şekilde düzenlenmiş yerler? Kulaklıkla ya da rehber eşliğinde gezilen, bilgi verilen yerler tabi ki var. Ama çocuklara hitap eden, (Koç Müzesi, Dinozor Müzesi, vb gibi özelleri kasdetmiyorum), atölye çalışmaları, gösteriler, etkinliklerle çocuklara o yeri cazip kılan bir yer malesef yok.
Miniatürk mesela. Biletini tarihi binanın/yerin yanındaki istasyona sokunca, o bina/yer hakkında bilgi verilmeye başlıyor. Hatta biletine hangi dil kodlandıysa o dilde; Türkçe, İngilizce, Arapça… Çok iyi niyetle, özenerek yapılmış ve gayet başarılı bir turistik mekan.
Ancak, çocuklara hitap etmiyor. 4-6 yaş arası çocuklarla gittiğim için biliyorum, hiçbirini dinlemiyorlar. Zaten Mayıs sonrası gündüz vakti gitmek azap. Çocuk parkı dahil (ki süper bir çocuk oyun alanı var) tüm mini maketler kabak gibi güneş altında. Anlatılanlar uzuuuun upuzun.
“Yetmez ama evet” durumu:)
Bu tip yerlerde anlatılanlar çocuk basitliğinde olmalı. Fazla detay, fazla tarih olayı sıkıcı yapıyor.
Ağaç gölgeleri olmalı, ağaç olamıyorsa brandalar, şemsiyeler olmalı.
Miniatürk gibi yerler için, mini tren olsa, ziyarete gelen 5-10 yaş arası çocuklar onunla turlasa. Tren yapılar arası dolaşsa, çocuklar yorulmadan bezmeden gezinse, durduğu anda da orası hakkında vurucu bir kaç bilgi verilse… Çok özenilmiş, itinayla yapılmış Miniatürk gibi bir yer, tabiri cazise Stonehenge gibi allanıp pullanmadığı için, mevcut haliyle sadece büyüklere hitap edebiliyor.
Varsa sponsor olmaya bir talip, ben bu mevcut değerlerimizi allayıp pullama işini koordine etmeye varım vallahi. (Burdan kocamın “ha girmediğin bir o delik kalmıştı” bakışını görür gibiyim!)
Hafta sonları çocukları gönül rahatlığıyla götürebileceğimiz müzeler, binalar, yerler olur, güzel olmaz mı? Götürdüğümüz yerde, “off poff”layan çocuklar yerine tarih seven, geçmişini bilen, onunla kıvanan, olmuşlardan ders alan, daha fazlasını öğrenmek için merak duyan bir nesil yetiştiririz.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Müzeler Müdürlüğü ve de sosyal sorumluluk projesi arayan çocuk markaları – sesimi duyan var mıııı????
Kakarakikiri olmadı biliyorum ama, ne zamandır bunları söylemek istiyorum söyleyememiştim. Ben söylemiş olayım belki bir duyan olur.
Kesinlikle katiliyorum. En son Strazburg’da botla kanal gezisi yaptik. Kulakliklarda cocuklar icin ayri bir secenek vardi. Ayni hikayeleri farkli ve heyecanli bir sekilde anlatiyorlar. Bizde sistem ve devamlilik zor. Standartlari sevmedigimiz, yazmak ve okumaktan hoslanmadigimiz icin bir turlu bir sistem tutturup gidemiyoruz.
Sorma sorma…. Daha yeni yeni kaldırım kenarlarına çocuk arabası ya da tekerlekli sandalye için rampalar standart hale gelmeye başlamışken, acaba tarihi mekanlarda çocuk seçeneği istemek çok mu hayalperestlik? Bir süre daha çocukları bir harabeye götürüp; etek çekiştirmelerine, yoruldum, susadım, ne zaman bitecek? demelerine kulak tıkayıp, orayı beğendirmek için göbek çatlatırcasına ilginç detaylar bulmaya çalışmak gerekecek herhalde…
Oncelikle cok onur duydum : ) ilk defa milli oldum tesekkür ederim. Ogrenecegimiz cok sey var gec olmadan.
Yerim senin onurunu:) teşekkürler günther enişte ile bir çok güzel anı fotoğrafladınız.
imza: Kızın ile ilgili sen son durumu sormadan, o uzun email adresine bir ültimatom mesajı göndermiştim, bir oku bakalım onu! Proje tam gaz ilerliyor, Tüyap 2012’de inşallah gümbür gümbür lansmanı yapılıyor olacak. 1-2 haftaya tüm katılımcılara son durum ve takvim hakkında bilgi veren bir güncelleme göndereceğiz. Altını çiziyorum KATILIMCILARA:) Sevgiler.