1 yıl önce, 1 yıl sonra


Dün akşam üşenmedim aşağıdaki resmi buldum.

O resmi ararken ne resimler, ne pınçıklar buldum. Allah’ım bugün ölsem, arkamdan “Kardeşim biriktirmiş de biriktirmiş” diyecekler.

-Merhumu nasıl bilirdiniz?

-Dağınık

 

Bu resim, üniversite mezuniyetimden.

3 saatlik bir törenin ardından, güneşte kavrulmaktan Okumaya devam et

Çocuklar Görevde


2 gün üstüste çocuklardan bahsederek baymak istemem ama, malumunuz çocuk bayramı yaklaşıyor.

Cumhurbaşkanı, başbakan, vali, kaymakam koltuklarını çocuklara devrederken, bir çok televizyon programında sunuculuk görevini çocuklar üstlenirken benim de blogu çocuklara bırakmamam söz konusu olamazdı herhalde!

İşte Ela Dörtlemesi’nin ikinci şiiri karşınızda. (İlki için tık‘layınız) Gavur İzmir’e yazılmış bir güzelleme. Okumaya devam et

Reklamları Dinlediniz


-Yarın arkadaşının doğum günü, ne hediye alalım? Kendisine ne istediğini bi sor istersen

-Olmaz. O zaman sürpriz olmaz. Hediye sürpriz olmalı.

-Ne alacağız peki?

-Tinker Bell’i çok seviyor. Tinker Bell alabiliriz.

-Nerden alıcaz? Nerde satılıyor Tinker Bell?

-Tüm seçkin mağazalarda!

Terbiye


Terbiye bundan böyle benim için sadece limon ve yumurta ile kıvam koyulaştırma için yapılan bir işlemden ibaret.

Muhteşem Yüzyıl’da “Ben Pargalı İbrahim.” “Ben Kırım’lı Hürrem” “Ben Cihan padişahı Süleyman” diye başlayıp her biri bir felsefe dersi, bir yaşam sırrı niteliğinde olan tiratları biliyor musunuz?  Onlardan Süleyman’ın Mohaç zaferi sonrası kibrini yenmek için olanını seyretmiş miydiniz?

Muhteşem Süleyman, kazandığı zaferle kibirleniyor, kibirleniyor, kibirleniyor….ve sonra bu kibrinden rahatsız oluyor.  Ayna karşısında kollarını açarak ihtişamına hayran hayran bakarken başlayan sahne, bir mezar içinde kollarını çaprazlamış yatarken sona eriyor. Bu esnada da kendi kendine şunları söylüyor:

” İçim kibirle doldu, Okumaya devam et

Zamanda Yolculuk


“-Yar bana bir eğlence medeeeeeet

-Hemen buraları terk et

-Aman Karagözüm, efendim. Aşağı geliniz, iki gözüm.

-Gelemem işim var seni gidi hoşaflık üzüm…”

Nasıl başladı hatırlamıyorum, muhtemelen Ramazan televizyonlarında görüp tanıdım. 8,9 yaşındayken, yanıma kardeşimi de katar, anneme, babama, artık kimi yakaladıysam zorla kendi yazdığım Karagöz-Hacivat gösterilerini seyrettirirdim. Tek kişilik iki koltuğumuzun arasına bir çarşaf gerer, Okumaya devam et

Sankim Donuts


Bizim kızlar bu aralar bilgisayarda donut yapma oyunu oynuyorlar

Oyunda

  • maya, su, un, süt, tereyağ, şeker, yumurta karıştırıyor- kulak memesi kıvamında bir hamur yapıyorsun,
  • oklavayla bir güzel açıyorsun, ortası delik kalıpla kesiyorsun
  • fritözde cozz diye kızartıyorsun
  • sonra da üstünü güzelcee süsleyip kımırt kımırt kımırt yiyorsun

Ela oyundan şevke gelip, “yapalım yapalım” diye tutturdu.

“Kızım bu kek gibi, kurabiye gibi bir şey. Siz yemezsiniz.” dediysem de kar etmedi. Bir kağıda neler gerektiğini yazmış, getirdi.

İnternetten bakıp, kızartmasız bir tarif buldum. Okumaya devam et

Güm güm güm güm atma kalbim, duyulur dışardan


Dün Ela’yı okuldan almaya gittik. Ela arabaya biner binmez Ayça yeni kitabını gösterdi:

-Elaaaa, baaak yeni kitabım. Üstelik arasında stiiikırlar da var. Derin hediye etti.

-Derin kim?

-Benim sınıftan arkadaşım.

-Niye almış, durup dururken mi?

-Eveeet. Ama kıskanma. Birlikte okuruz.

**

Derin, o kitabı durup dururken almamış.

Derin Ayça’ya fena halde hayran. Bu hayranlık Okumaya devam et

Tuttu


Ben bunu yazmayı hiç düşünmüyordum, neticede amacım “birlikte gülmek”, midenizi kaldırmak değil.

Uzun süredir görüşmediğim arkadaşıma telefonda haftasonu maceramı anlatınca, kakır kakır gülüp, sen bundan bir kaç yazı çıkarırsın dedi. Haklı, çıkarırım.

Ama şık olur mu ki? Neyse ben anlatayım, midesi kalkan devamını okumayıverir.

Hafta sonu kaplıca keyfi yapan annemlere yancı olduk kızlarla. Pazar akşamı da 6,5 da deniz otobüsüne bindik; Ela, Ayça, ben ve bir adet çekçek bavulumuz. Üst katta, kaptan köşkünün hemen solunda,  en öndeki deniz manzaralı koltuklara kurulduk. Dut kurusu kımırdatıp, Okumaya devam et