London’a son ikiiii, haydi kalkıyoooor


Bir arkadaşım, kocası ve arkadaşımın yakın arkadaşı Londra’nın güneyine 2 seneliğine expat olarak giden arkadaşlarını ziyarete karar vermişler. Aslında bu arkadaşları ziyarete  daha kalabalık gideceklermiş, 2’si bilet almalarına rağmen son dakika golleri sebebiyle iptal etmek zorunda kalmışlar, 2’si gruptan 1 hafta önce gitmiş bir saha analizi yapmış, diğer ikisi de Almanya’dan katılacaklarmış.

Neyse bu 3’lü 3-4 ay öncesinden EasyJet’ten adam başı gidiş dönüş dolmuş parasına uçak biletlerini almışlar. Masal bu ya, tam seyahat haftası hepsi çeşitli sebeplerden koşturma halindeymiş, hepsinin arkasında bıraktığı yarım işler kalarak, seyahat günü uçuştan 3 saat önce havaalanında buluşmuşlar.

Bir süre arkadaşımın arkadaşını geçirmeye gelen kocası ve tatlişko kızlarıyla birlikte bir şeyler yiyip içip sohbet etmişler. Sonra arkadaşımın arkadaşının kocası demiş ki:” Ben online check-inlerinizi yaptırdım. Gidip boarding pass’lerinizi alın. Girin içeride kapının yakınında bekleyin. Haydin eyvallah.”

Öpüşüp kolaşıp 3 kafadar pasaport kontrol kapısından girmişler.

Arkadaşımın kocası çok suratsız bir şekilde yarım kalan işlerini kotarmak için başını telefonundan kaldırmadan emaillerine bakıyor, onları cevaplıyor, arayan müşterisi olursa da onlarla konuşuyormuş.

Zaten arkadaşımın dediğine göre kocacığı gitmeye çok isteksiz olduğu için bavul hazırlama işini savsaklaması bir yana, pasaportunu filan karısı sayesinde bulmuş, seyahat için uygun döviz filan bile ayarlamamışmış! Bi aksilik olacağı onun bu isteksizliğinden belliymiş.

Arkadaşım, uzun süredir yurtdışına çıkmamış olmanın da avallığıyla, ayırmış ağzını duty free’de kozmetik malzemelere bakmakta olan arkadaşımın arkadaşına eşlik etmeye başlamış. O sırada annesinin kendisine sipariş ettiği kremi görüp, annesiyle fiyatın uygunluğu konusunda sohbete dalmış.

Arkadaşımın arkadaşı, çeşitli kremleri sürmek suretiyle denemiş.

Sonra gittikleri eve kestane şekeri götürmenin iyi olacağında mutabık kalıp kestane şekeri almışlar.

Arkadaşım annesiyle görüşmesi bitince, gitmiş bir bankın üzerinde emaillerine bakan ciddi kocasının yanına oturmuş. Kozmetik alımını tamamlanması için arkadaşımın arkadaşını beklemeye koyulmuş.

Neden sonra arkadaşımın kocası,”haydi kapıya gidelim” demiş.

Kapıya doğru ilerlerken önünden geçtikleri hamburgerciden mis gibi kokular gelmiş arkadaşımın burnuna. “Ay durun ben hamburger alıcam” diye durmuş. “Hadiii” diye bağırmış kocası. Arkadaşım hamburgerci çocuğa: “çabuk çabuk, kocam beni öldürecek” diye kendi çapında espri yapmış. Yüzünde gülümseme, hamburgeri çabucak kapıp, kapıya seyirtmiş.

Kocası YİNE bir bankın üzerinde YİNE emaillerine bakıyormuş. Arkadaşımın arkadaşı da kapıdaki adamla ciddi ciddi konuşmaktaymış. Meğer 7 dakika kadar önce kapılar kapanmış, uçak da 8 dakika sonra kalkacakmış!

Kalmışlar mı oracıkta?

“Neden geciktiniz?” diye sormuş görevli.

Arkadaşım saf saf “hiçbir meşru sebebimiz yok, salaklığımızdan” diye cevap vermiş. Gerçi doğrusu da buymuş, hiç bir geçerli mazeretleri yokmuş.

Ne dedilerse kar etmemiş. Meğer easyjet denilen havayolunda yer numarası filan yokmuş, anons da yokmuş. Bu sebeple kaçıran da çokmuş. Arkadaşım, kocası ve arkadaşımın arkadaşı da o kaçıranlar güruhuna eklenivermiş!

Arkadaşımın kocasıyla, arkadaşımın arkadaşı kimin suçlu olduğuna dair tartışadursunlar, benim hisli arkdaşım gözyaşlarını akıtıvermiş-tutabilene aşk olsun.

Londra’dakilere durumu haber verme işi arkadaşıma düşmüş.Burnunu çeke çeke arayıp “biz gelemiyoruz. uçağı kaçırdık” demiş arkadaşım. Karşı taraf “İstanbul hali. Sakin olun” diye sakinleştirmeye çalışmışlar. Bilmiyorlarmış ki, kaçırmalarının sebebi ne trafik, ne kalabalık, ne de herhangi bir unutkanlıkmış!

Pasaportlarına çıkış damgası vurulmuş olduğu için, dışarı çıkmaları için bir takım bürokratik işlemleri beklemeleri ve polis nezaretinde çıkmaları gerekmiş. Bu esnada arkadaşım içli içli ağlamaya devam etmiş.

Az önce hamburger almasına kızan kocası ise, kadıncağızın boğazında kalan hamburgerini lüpletmiş! Bir de üstüne arkadaşımın arkadaşı ve arkadaşımın kocası arkadaşımla “Yazıııık bunun ilk uçak kaçırışıııı. Onun için ağlıyooooo” diye dalga geçmişler. Meğer her ikisinin de çeşitli sebeplerle 3’er kez uçak kaçırmışlıkları varmış.

Pasaport kontrolünün öte yanına geri geçince ilk iş, Easyjet satış ofisine koşmuşlar. Bakmışlar ki ceza ödeyerek en erken 2 gün sonrasında uçabiliyorlar. Buna bile razılarmış ki, Pegasus’un o akşam üstü bir uçuşu olduğunu görmüşler.

Ona bilet almışlar. Arkadaşımın arkadaşının kocasını aramışlar, gelip onları alsın, sonra da akşamüstü tekrar getirsin diye.

Arkadaşımın kocası bir şeyler yediği, beynine kan gittiği ve artık siniri geçtiği için hemen bir hesap yapmış. Bakmış ki, gidip sadece 45 dakika 1 saat kalabilecekler gittikleri yerde, orada beklemeyi önermiş. Diğer ikisi hemen kabul etmişler. Böylece akılsız başların cezasını arkadaşımın arkadaşının kocası çekmekten kurtulmuş!

Böylece 6 saatlik bekleyişleri başlamış! Tatlı tatlı didişerek, içtikleri rahatlatıcı içeceklerin etkisiyle gevşeyerek akıp gitmiş saatler. Bu sefer sıranın en önündekiler bizimkilermiş.

Sabah 11’de evden çıkıp, akşam Türkiye saatiyle 1 civarı London’a  varmalarıyla nihayetlenen masal da böylece MUTLU SON’una kavuşmuş.

Gökten 3 elma düşmüş. Hepsi de bu şaşkınların başına.

İmza: Kızın projesine kalkışıp, sonra bunu anlatmam aslında bir nevi intihar. Adama demezler mi, “Sen daha zaman programlamayı doğru dürüst beceremiyorsun, 100 kişiyi derleyip toplamayı nasıl becereceksin?” Bu yüzden hikayeyi bir arkadaşımın başından geçmiş gibi anlattım. Yerseniz.

2 thoughts on “London’a son ikiiii, haydi kalkıyoooor

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s