Dili Damağa Yapıştıran, Haliyle Ağız Şapırdattıran Kısır Tarifi


Benim diğer blogcu arkadaşlardan neyim eksik? Hepsi pratik ama afilli birer tarif  konduruyorlar dönem dönem. Benim de yazı tarihimde, Erhan’ın koyduğu köfte tarifinden sonra, bir adet tarifcik oluversin…

Yalnız ben hikayesiyle anlatacağım, zira tarifi tarif yapan esas hikayesi!

Kardeşimin doğumgünüydü, sene 1992 filan. (yuh 20 yıl olmuş!) Evde arkadaşlarına bir parti düzenlemek istedi. Annem börek çörek filan bir şeyler hazırladı. Kısır yapmak da bana düştü.

Kendim çok sevdiğim için  bolca yaparım. 1 kilo köftelik bulguru güzelce ıslattım. Ben 1’e 1,5 suyla ıslatıyorum aynı pilav gibi-çok kuru sevmiyorum çünkü. Sonra salça, ince kıyılmış 1 büyük boy kuru soğan, tuz, kimyon, nane, karabiber, kırmızı biber ve sumağı da koyarak güzelce çiğ köfte yoğurur gibi yoğurdum. İçine ince kıyılmış taze nane, maydonoz, marul, domates ve salatalık (ben koyarım) koyup karıştırdım. Orta boy bir leğen dolusu kısır oldu! 1 limon sıktım. Biraz da zeytinyağı. Sonra kardeşimden rica ettim: “Bana dolaptan nar ekşisi verir misin?”

Annemlerin evinde her şey memleketinden gelir-sucuk, pastırma Kayseri’den, kaymak Afyon’dan,  zeytinyağı Ederemit’ten… vb Haliyle her memleketten gelen ürün gibi, şaşal şişesinde, turşu kavanozunda filan olur bu ürünler. Nar ekşisi de Antakya’dan aramıza katılması sebebiyle, bir pet şişede isimsiz cisimsiz durmaktaydı dolap kapağımızda.

Neyse kısırın son ama en önemli lezzet dokunuşu olarak, nar ekşisini şöyle göz kararı gezdirdim üzerinde. Karıştırıp bir kaşık tattım ki, kısır basbayağı tatlı. Aslında karıştırırken anlamalıydım, smack smack smack diye benzerine bataklıklarda rastlanacak şekilde ses efektleri eşliğinde karıştırabildim ancak. Meğer nar ekşisi diye aldığım şişe, pekmezmiş!

O kadar malzemeye mi yanayım, emeğime mi yanayım, yoksa az sonra gelecek misafirlere bir ikram azalacağına mı telaşlanayım bilemedim. Hiç bir şey söylemeden, bu gelgiti kendi içimde yaşayıp 1 limon daha sıktım, biraz da acı...  Çin mutfağını hatırlatır şekilde tatlılı ekşili acılı bir kısır oldu. İnanmayacaksınız, kapalı gişe oynadı. (Tabi söylemem lazım, o gün hitap ettiğim kitle tam ergenlik çağında bilmem kaç delikanlıydı! Ne yediklerinin değil ne kadar yediklerinin önemli olduğu bir dönemde olunca silip süpürüvedirler tatlıymış, ekşiymiş bakmadan)

(Benim zavallı kardeşime “ye ye pastaneden aldık”  diye deneysel, parça yumurtalı krema yedirme hikayem de vardır. Onu da sonra anlatırım. Sanırım Aytuğ’un dediği: “dışarıda kanatlı melek, evde çatallı şeytan” pek de yanlış bir tespit değil benim için.)

Çin mutfağını seven lezzet avcıları, mutlaka bu eşsiz lezzeti denemelisiniz!

Böyle sofistike bir tarife uygun olarak yazıyı Julia Child gibi, tiz sesimle bağırarak bitireyim: “Bon Appétiiiiiiiit!”

6 thoughts on “Dili Damağa Yapıştıran, Haliyle Ağız Şapırdattıran Kısır Tarifi

  1. İzlen ile balayındayken, çok güzel bir restorana gittik (Ürgüp, Ziggy’s). Burada enfes bir patates salatası yemiştik. Oradaki hanım bize, içerisinde pekmez de olduğunu söylemişti. Sonradan ben evde denemesini yaptım ama oradaki kadar güzel olmadı. Bence kararında pekmez kısıra da çok yakışır. Üstelik ben de salatalığı kısırda çok severim. Birgün bizde bunun denemesini yaparız hem de görüşmüş oluruz. Kısır ustaları ve hastaları 🙂 bir araya gelirler (Selgin, Esra, İzlen)
    Sevgiler

    • Ben de pekmezli balık yedim. Türk mutfağında da zeytinyağlılara filan şeker konduğu için çooook uç bir lezzet değildi hakikaten.Şöyle bir kıvam getirmesi açısından 1 kaşık konabilir:)

      Kısır ustaları diyerek kibarlık yapmışsın; hasta olduğum kesin de. İzlen’e sor da anlatsın, interrail yaparken Hollanda’da tanıştığımız Türk çiftin evinde bile kısır yapmıştık. Salçası uyduruk olduğu için renksiz ruhsuz olmuştu ama nefsimizi köreltmiştik.

      İzlen’le bir de salatalıklı kısır kavgamız vardır. (kavga dediysem anlaşmazlık yani) Bir kez onlarda yapmaya kalkmıştık, lise sonda ya da üniversitenin başlarındayız. Ben salatalık doğramaya kalktım, o konmaz dedi. (Biliyorsun İzlen ölçülere kurallara pek riayet eder)N’olucak canım kural mı, dedim. O surat astı. Ben surat astım. Gençlik işte. Sonra nasıl orta yol bulduk hatırlamıyorum. Ama ben deneysel kısırlar yapmaya devam ediyorum; pazılı, havuçlu, lahanalı….Sizde yediğimizde sizin kurallarınızla yiyelim bence. Ben uçuşlarımı evdeki daimi deneklerim üzerinde yaparım:)

  2. Esra’cığım. Benim de tersi bir hikayem var. Kabak tatlısı üzerine deneysel çalışmalar yaparken, daha sağlıklı olsun, Can da şeker tüketmemiş olsun filan gibi bir yaklaşımla kabak tatlısını şekersiz, sadece pekmezle pişirmeye karar verdim. Özendim bezendim, bizim evde de bulunan meşhur şaşal şişesinden pekmezleri döktüm tencereye. Güzelce pişti. Kurban kardeşimin eşi Zarife oldu. Ben tatmadan ona ikram ettim. Kızcağız, “mm değişik olmuş” filan gibi bir yorum yaparken ben bir anda nar ekşisi ve pekmezi karıştırdığımı fark ettim.

    Bu arada blogunu unutmuşum, ne zamandır bakmıyormuşum. Aylar sonra hatırlayıp bakınca kıkır kıkır gülerek okudum. Sanırım artık müptelası olucam.
    Çok sevgiler, özledik sizi.

    • Hoşgeldiiin, ne güzel elin boş gelmemişsin; bir kakarakikiriyle gelmişsin:) Süper anıymış. Zarife de kibarmış vallahi! Ay şu fantastik tariflerden bir kitap mı çıkarsak???
      Can Bey öncelikli olmak üzere değerli eşini ve seni de şap diye öperim.

    • Hiç bir şey vermene gerek yok yahu; benim o pek beğendiğin battiz salatamın sırrı, taze nane ve accuk hardal olması. Bir gün birlikte yaparız. Görürsün.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s