Sene 2011, mevsim sonbahar, yer İstanbul.
Hahaaaa Nasıl kandırdım sizi. Yazıya giriş şeklimden, erhantoker yazıyor sandınız değil mi? Benim ben, Esra. Misafir sanatçı erhantoker, “amca nasıl maymun edilir“i yazınca benim de bir kaç anım depreşti tabi. İlk önce yakın olandan başlayayım, ısınayım:
Bir arkadaş buluşalım der, siz eve gidip mıymıy oturmak istersiniz. Bir yanınız da sizi dürter, “git bak git, nasıl keyifli geçecek!” diye. İçimden beni dürteni dinleyip, öyle bir buluşmaya gittim geçen hafta. Üsküdar’dan motorla geçtim, akşam trafiğine takılmamak için. İyi ki de öyle yapmışım. Giderken ayrı, gelirken ayrı arkadaşa rastladım. Lafladım lafladım.
Gittiğim yerde ise hiç laflamaya fırsatım olmadı. Sadece güldüm. Beylerden biri anlatıyor:
“Bozcadada’dayım. Vücut üçgen, karın baklava baklava. Altıma da daracık bir yüzücü mayosu giymişim. Denizden çıktım. Yanık ve adeleli vücudumdan sular süzülüyor. O zaman saçlarım var; saçları geriye attım, havalı havalı karpuzcuya doğru yürüyorum. Kaslardan sular süzülüyor, kızlar beni süzüyor. Ben de vakur vakur yürürken göğsümü kabarttıkça kabartıyorum. Gözlerin üstümde olmasından çok memnunum. Dışımı serinletmişim, içimi serinletmek için karpuzcuya ‘bir dilim karpuz kes’ diyorum. ‘Ağbi senin karpuz da ortada’ diye cevap veriyor. Meğer mayonun arkası patlamış. Millet de onun için bakıyormuş. Karizmamı hiç bozmadım tabi: ‘Ağbi sen ordan bi dilim karpuz, bi de çengelli iğne ver.‘”
esra, her zamanki gibi alemsin valla. nerden buldun o resmi tam anıya göre 🙂
Arayan buluyor vallahi. Senin de göbeğin karpuz gibi olmaya başladı mı? çoook tebrik ederim. Umarım herşey kolaylıkla olur.
amin canım, teşekkür ederim. Yok göbek daha karpuz değil ama bugün ilk ultrasona girdim. 9 mm olmuş bile genç irisi 🙂