Mırrrr


Saat gece yarım. Kumanda elimde kanalları dolaşıyorum, Aytuğ da kaderine razı olmuş, ben nereyi açarsam benimle orayı seyrediyor. Bir dedikodu programında durdum.

Bir süre önce çok şaşalı bir biçimde evlenmiş bir çift ayrılıyorlarmış. Haber bu. Han’fendi 1 aylık kocası için “kendini bana tanıttığı gibi çıkmadı” diyor.

Aytuğ bana döndü: “Ben kendimi tanıttığım gibi çıktım mı?” dedi. Şöyle bir düşündüm, vakit felsefi analizler yapmak için çoook geçti. Bir şeyler söylemeye yeltendim, Okumaya devam et

Tombul Tombul Memeler


Düğün videoları, “aman mutlaka olsun, anıdır” diye can atılan, bir dolu para bayıldığınız, almak için düğünden 1 hafta sonra fotoğrafçının peşinde koştuğunuz ama oturup şöyle adam akıllı  baştan sona seyretmediğiniz, lüzumu tartışılır şeyler aslında!

Bizimkini, evlendikten 3-4 yıl sonra arkadaşlar geldiğinde, kim nasıl değişmiş görmek için takmış; gelin ve damat olarak pek de filmde olmadığımızı Okumaya devam et

24 Kasım – evden manzaralar…


(Bir başka eğitimi sırasında Öğrenci Ayça ve Öğretmen Ela’ya ait bir poz. Zavallı Ela, gördüğünüz üzere öğretmekten bitap düşmüş)

Akşam mutfakta Ayça ve Ela yemek yiyorlar. Bilmiş bilmiş sesler geliyor, arada seçilenleri şunlar: saygı duymalısın, dinle, hep ben, senin istediklerin... Ayça ise kesintisiz bir miyavlama halinde.

Yemek ne alemde, olay nedir öğreneyim diye mutfağa girdim. Beni görünce Ela’nın gözleri parladı, heyecanlı bir ses tonuyla:

“Anne hep BEN mi öğreteceğim bu çocuğa? Okumaya devam et

Yaşlanmak, yaş almak….


Geçenlerde Conan seyrediyorum, şu sıralar vizyonda olan Kimeryalı kaslı adamı değil, talk show’cu olanı. Konuklarını çağırmadan ayaküstü bir şeyler anlatıyor ya, bu sefer 86’sına bungy jumping yaparak giren bir kadından bahsediyor. Kadının ilk sarkık memeleri yere değmiş diye dalga geçerek…

86’ımda bungy jumping yapacak yürek olur mu bilmiyorum ama Okumaya devam et

Kız Babası


Karıma göre hiç değişmedi hayatım

Sporum, gitarım, bilgisayarım… Hep yerinde rahatım.

Ama inanın eskiden kafamda bir ayakla uykudan kalkmazdım!

***

Mutfağa hiç girmezdim, geçen gün omlet yaptım,

Stadda coşacağıma, tek gözle maç seyrettim, diğeriyle ödev yaptırdım.

Kendi saçım yok ama Okumaya devam et

Goca Gonyalıca


“Öptüm kaçtım şarpadak

Anası da arkamdaymış

Dalıma da vurdu gürpedek”

Bu, ben ilkokuldayken pek de neşeyle, işaretlerini yapa yapa söylediğimiz bir tekerleme. İlkokulu Konya’da okumuş olmam münasebetiyle dal (sırt/omuz), gürpedek (güm diye), şarpadak (şap diye) gibi yöresel deyişler bulunduran bir tekerleme.

Dünkü 5 duyumuzun 2,5’uğuna hitap eden “dokunmak, öpmek, koklamak” Okumaya devam et

Sevmek Dokunmaktır


Yani benim için. Bir de koklamak. Sonra da şap diye öpmek.

Dünkü listeye de yazmıştım.

Bu yaz bir gün eve dönerken kocamın ortağıyla karşılaştım. Bana karısına doğumgünü hediyesi için fikir sordu. Ben de iki yanağını sıkıştırıp “ay karısına da hediye alırmış” dedim. Bu tavrımı ne o, ne de yanımızda Ayça’yı araba koltuğuna bağlamakta olan kocam yadırgadı.

Sonra arabaya binince düşündüm; koca kadın (her ne kadar kendimi öyle görmesem de) 39’unda, 2 çocuklu adamın yanaklarını sokak ortasında mıncıklıyorum! Okumaya devam et

İçimi de dışımı da güldürenler


Üzerime güneş vurarak, kendiliğimden uyanmak

Mısır

İlla ki kısır

Hafif yumuşak, ballısından şeftali

Karpuz ama dolaptan çıkmışı değil

Taze ekmek kokusu

Tereyağı sürülmüş çıtır simit

Kocama, anneme kedi gibi sokulmak

Ayça’nın boynuma gömülüp: “çok güzel kokuyorsun anne” demesi Okumaya devam et

Girinti


Geçen sene kurban bayramında 2’şer çocuklu 4 aile Kapadokya‘ya gitmiş, çok da güzel vakit geçirmiştik. Oradaki mağara evlerden birinde kalmıştık. İyi ki de öyle yapmışız, etrafımızı rahatsız eder miyiz endişesi olmadan saldık çocukları mağaranın içine, istedikleri gibi tırmandılar, bağrıştılar, kudurdular…

O 4 ailenin 3’ü bu bayram buluşup, bir Japon restoranına gittik. Okumaya devam et

Bayram münasebetiyle


Adettendir, “Ah nerede o eski bayramlar!” desem, gerçek hissim bu değil. Çünkü her dönemin bayramı benim için ayrı güzel.

Çocukken; kuzenlerle bir araya gelmek, çikolata, şeker, lokum yiyip, harçlık almak demekti.

Lisede filan bayramlarda tatile gitme modası başlamıştı, aileyle kaçamak yapmak demek haline geldi.

Üniversitede ve sonrasındaki çalışan bekar Okumaya devam et

Karpuz


Sene 2011, mevsim sonbahar, yer İstanbul.

Hahaaaa Nasıl kandırdım sizi. Yazıya giriş şeklimden,  erhantoker yazıyor sandınız değil mi? Benim ben, Esra. Misafir sanatçı erhantoker, “amca nasıl maymun edilir“i yazınca benim de bir kaç anım depreşti tabi. İlk önce yakın olandan başlayayım, ısınayım:

Bir arkadaş buluşalım der, siz eve gidip mıymıy oturmak istersiniz. Bir yanınız da sizi dürter, “git bak git, nasıl keyifli geçecek!” diye. İçimden beni dürteni dinleyip, öyle bir buluşmaya gittim geçen hafta. Okumaya devam et