Yoktu.
Var.
Gülümsedim.
Kahkahaya dönüştü tebessümler
İçim içime sığmadı
—
Vardı
Yok.
Ağladım.,
Hıçkırıklara dönüştü damlalar
Akıp gideceğini sandım, çoğaldı.
—-
Anladım
hep aynı hikaye:
Bir varmış,
bir yokmuş.
Biliyorum başlıkla, sonrasında gelen dizeler için ne alaka diyeceksiniz. Ve yine biliyorum; Nesrin Teyze bu Türk dizisi kıvamındaki kakarakikiriye, ağlak şeyleri sevmediğin için, en çok sen burun kıvıracaksın. Bu yüzden başlığı depremle dalga geçen bir başlık olarak koydum, en azından orası komik olsun.
Az sonra annem telefona sarılır: “açıkla kime bu?” diye sorar. Ya da Serpil, ESRArengiz deyiverir… En iyisi bunlar olmadan ben açıklayayım; Bu şiir bir aşk şiiri değil. Bu şiir Ağustos 99 depremi esnasında ölen, pek tanımadığım, zaten tanımak için pek de uğraşmadığım Alpay Duman‘a bir pişmanlık şiiri diyelim. İlk önce “vardı, yok” diye başlayan kısmı yazmış, sonra da sırf “bir varmış bir yokmuş” kısmını anlamlandırmak için ilk kısmı eklemiştim.
Alpay Duman, benim teyze oğullarımın Deniz Lisesi’nden sınıf arkadaşı. Amcamın kızıyla ise denizci kamplarından tanışıklığı var. Avusturya Lisesi’nde ortaokulu okuduktan sonra, idealist bir şekilde deniz lisesine girmiş, harp okulundaki parlak başarısı sonrası da bir kaç arkadaşıyla birlikte Boğaziçi Üniversitesi’ne mastır için gelmişti. Bizim yolumuz orada kesişti.
Beni 3 koldan tanımanın heyecanıyla belki benden evsahibi nezaketi bekledi. Ben ise gençlik başımda duman umursamazlığıyla ne ona okulu tanıttım, ne de bir arkadaş grubuyla tanıştırdım. Merhaba merhaba anlayacağınız.
Sonra sanırım o mastırın bir kısmı olarak Amerika’da bir üniversiteye gitti. Ben okulu bitirip çalışmaya başladım.
O dönem internetin hayatımıza yeni yeni girdiği, e-mail diye bir yazışma şeklinin varlığından haberdar olduğumuz dönem. Ara ara haberleştik. Hatta aşağıdaki sitem dolu kartı bana oradan atmış. Benim adresimi bilmediği için olsa gerek, kartı amcamların adresine göndermiş. Anlaşılan cevap verme işini biraz savsaklamışım!
99 yılında Amerika’dan döndü, Gölcük’e tayini çıktı. Evli olmadığı ve bu sebeple lojman hakkı bulunmadığı için Gölcük’te bir ev tutmuştu.
17 Ağustos depreminin sersemliği üzerimizden geçip, çok yakın akrabalarımızın sağ olduğu haberini alınca, Alpay’a cep telefonundan “İyi misin?” diye mesaj attım. Cevap hiç gelmedi. Onun yerine kuzenlerimden cenaze namazı için yer ve zaman bilgisi geldi. Umarım hepi topu 30 yıllık ömründe kartta “Ama hayatın ve dünyanın güzelliklerini de yaşamalı” satırlarında dediğini kendisi yapabilmiştir.
O depremde onbinler öldü. Bu sadece bir tanesinin, onu pek de tanımayan benim gözümle hikayesi. Van’da kimbilir ne hikayeler var? Her birinin tez zamanda yoktan varolabilmesi dileğiyle…
Gercekten cok guzel ve anlamlı. Tanıdıgım Esra ya uymadı aslında bu yazdıkların, yardımsever ve herseye kosan arkadasıma. Demek gercekten genclik basında dumanmıs…. Belki de böyle dizelerin ortaya çıkması için yaşanması gerekiyormuş…
Ya tabi, birazcık daha tanımaya gayret etmemiş olmamadan pişmanlık duyduğum için kendi umursamazlığımı çok acımasız ifade etmişim. Aslında, mesela o Amerika’dayken MFÖ bir Best of çıkarmıştı. (Henüz “Nostalji albümü” furyası başlamamıştı:P ). Emaillerden birinde ben MFÖ konserine gittiğimi söyleyince o da çok özlediğinden dem vurmuştu. Ona bu MFÖ kasedini yolladığımı hatırlıyorum. Çok da taş kalpli değildim yani ama sanırım can ciğer kuzu sarması olmamam, samimiyetimi yanlış değerlendirmemesi içindi. Yabaniliğimden yani!
Esracım, Yazına attığın başlıkla beni tuzağa düşürüp ağlattın… Zaten kaç gündür ya ağlıyor veya ağlamaya zemin arıyoruz. O zengin duyguların ve ifade edişin…Ve de şiirin çok güzel.
Ne diyiim sana ESRA….Allah Alpay’a ve diğerlerine rahmet eylesin.Herşeye rağmen yazın da şiirin de çok güzel.Sevdiğim bir şarkının sözlerini hatırlattı bana:’Hayat bu,bir neş’eden gönülde bin gül açar.Bir damla göz yaşından gizli bir umman taşar…’
Hep vaktimiz var sanıyoruz bu hayatta… sonra bir varmış bir yokmuş oluyoruz. Yazını çok beğendim Esra.
Annane’nin şarkı sözü de sarstı beni. Şimdi gidip bu şarkıyı araştıracağım. Hiç bilmiyormuşum.
Münir Nurettin Selçuk’un Kürdilihicazkar bestesi….
‘SEVGİ DİLLERDE YARA,GÖZÜMÜZDE RÜYADIR
İZ BIRAKAN BİR HATIRA,RUHUMUZU KANATIR.
SEVERİZ USANMADAN,NELERE KATLANIRIZ
GÜLERİZ ZAMAN ZAMAN ,AĞLARIZ,YALVARIRIZ.
HAYAT BU,BİR NEŞ’EDEN GÖNÜLDE BİN GÜL AÇAR,
BİR DAMLA GÖZ YAŞINDAN GİZLİ BİR UMMAN TAŞAR’ Sevgiler…
Merhaba, 3 hafta evvel Alpay’ında bir öğrencisi olduğu Avusturya Lisesi’nde beraber okuduğum bir kadim dostumu kaybettim. Cenaze sonrasında kaybettiğim arkadaşımın ilk kaybettiğimiz arkadaş olmadığını, 1 sene aynı sırada oturduğum Alpay’ın de 1999 depreminde vefat ettiğini öğrendim. Ve bu yorumu yazmadan internette Alpay Duman adını aradığımda bu blog’u buldum.
Alpay Avusturya Lisesi’nde Hazırlık sınıfını 1. olarak bitirdikten sonra, bizden ayrıldı ve Deniz Lisesi’ne gitti. İlk sene en iyi arkadaşımın beni ve bizi bırakmasını sindirememiş olan bizler onu ne aradık ne sorduk.
İyi kalpli, mert ve dobra ve delikanlı olan Alpay’ın kaybını 3 hafta önce öğrenmek benim için de hoş değildi. Ama kendimizi suçlamak yerine hayattan dersler çıkarıp, bundan sonraki hayatımıza uygulamak bence en büyük ders.
Geç olsa da, Allah mekanını cennet etsin. Mezarını bilen varsa söyleyebilirse çok sevinirim.
Saygılarımla,
Ali Acar
Merhaba,
Alpay’ın ağabeyi yorum bırakmış, mezarının yerini tarif etmiş. Bilmek istersiniz diye. Sevgiler…
Merhaba,
Çok teşekkürler ederim.
Kendinize iyi bakın.
Bu hikayeyi diğer taraftan duymak da varmış…
30 uncu yaşını kutladıktan 3 hafta sonra kaybettik. Ben de Gölcük de görev yapıyor idim; her gün İstanbul dan gelir dönerdik iki kardeş; arada da pazartesi geceleri orda kalırdık, çünkü salı sabahları şantiyede işveren toplantısı olurdu, ve deprem pazartesi gecesi oldu. Aslında o gece İstanbul a dönmeyi düşünmüştük, ama bazı arkadaşları ile gece yarısına kadar çalışılması gerekiyordu, atış kontrol sistemleri için milli yazılım geliştiriyorlardı… Kader…
Yaptıklarını, yaşadıklarını hep keyif ile yapardı. Özellikle deniz lisesine başladıktan sonra, evde ders çalıştığını hatırlamıyorum. En büyük keyiflerinden biri idi boğaza karşı bir cafede ders çalışmak. Akdeniz görevleri sırasında güney Avrupa sahillerini gezmek için her fırsatı değerlendirdi… US de bulunduğu sürede US i karışladı desem yeridir herhalde… Memur çocukları olarak hani tutumlu olmak gibi bir ön ayar vardır; bir keresinde tutumlu olmadığı için sitem bile etmiş idim, gezmek ve görmek için yaptığı harcamalar için… Şimdi sanki bilmiş, iyi de yapmış diyorum.
Boğaziçi üniversitesinde master yapmayı düşünmüştü, ama olmadı… Bazen kader çok ayrı yol haritaları yaratıyor. Eğer o lise sonda iken, meclisten kanun zamanında geçebilse idi, harp okulunu US de okuyacaktı; belki de tanışmamış olacaktınız… Eğer US Naval Postgraduate School daki master sonrası teklif edilen doktorayı kabul etse idi, deprem esnasında US de olacaktı… Belki de bu şiir hiç yazılmayacaktı…
Kendisi için özel olan insanlarda özel izleri var… Bende de onlara olan beğenisinin hatıraları…
Özlem ve Esra Danacı kuzenleri; bu posta yorum atan Ali Acar ismini hatırlıyorum…
Mezarı Yeniköy yeni mezarlıkta… Yeni kısım mezarlığın ortasından geçen patikanın yukarıya yakın kısmında solda, patikaya bitişik.
Sevgilerimizle,
Alper Duman
alper.duman.ca at gmail.com
Sevgili Alper,
Bin bir duygu uyandırdı mesajınız. Ama en yüreğime dokunanı “iyi de yapmış” cümlesi oldu. Sonuçta ne kadar çok İYİ Kİ’lerimiz varsa, o kadar güzel, o kadar dolu dolu bir hayat yaşamışız demek değil mi? İyi ki de gezmiş, görmüş, boğazın tadını çıkartmaya vakit ayırmış…
Yorumunuz için sonsuz teşekkürler. Ruhu şad olsun Alpay’ın da.
Sevgiler, güzellikler…
Yazilanlari okudum ben de en cok sevdigim arkadasim Alpay’la ilgili bişeyler paylaşmak istedim.
Alper abi ,Alpay hep aynı mahalledeydik. Mubeccel teyze yani Alpay’in annesi benim ilkokul öğretmenimdi. Alpay’la ilkokulda tanismistik.Evlerimiz, uzun bi süre karşılıklı, bir müddette çok yakın mesafedeydi. Alpay da farklı bi şey vardi. Bir çok arkadaşım vardı ama en çok onu severdim ve onu gördüğümde çok mutlu olurdum. Çok zeki ve cok iyilikseverdi. Alper abinin dediği gibi bir yerde oturmayi kahve içmeyi ve oralarda kitap okumayı ders çalışmayı çok severdi .
Bizim evin karşısında küçük bir arsa vardi genelde orda oynardik .Alpay geldiğinde zili calmazdi top oynamaya başlardi ben de topun sesini duyunca Alpay gelmiş deyip hemen balkona kosardim bekle geliyorum dedikten sonra son surat ayakkabılarımi giyip aşağıya. küçük bi kalemiz vardı ona paslasarak şut cekerdik.
Alpay çok zekiydi ve cok tertipliydi Avusturya Lisesini kazanmasına hiç sasirmadik tabi ki bu arada ilkokulda da okul birincisiydi. Hayatımda hiç bir zaman üç taşta onu yenemedim. Avusturya lisesi zamanlarında haftasonları buluşurduk sinemaya yada boğazda gezmeye giderdik. Bu arada aklıma gelmişken benim ablamda Avusturya Lisesinin lise kısmındaydi. Alper abi ders calismaya bize gelirdi zaman zaman. Alpay tabi ki o müthiş zekasini Avusturya Lisesinde gösteriyordu. Gerçekten çok büyük bi değerdi Alpay. Herzaman onun cok onemli bir kisi olucagini düşünürdüm.
Deniz lisesi günlerinde hafta sonu çıkardı yine bebek sahil gezerdik ah o pazar günü geldiğinde Alpay tekrar okuluna dönerdi otobüsle biraz ona arkadaşlık ederdim sonra inerdim.
Harp Okulu zamanlarında daha az gorusebiliyoduk. Üniversite falan biraz daha az bos zamanımız oluyordu. Ama en büyük avantajımız aynı mahallede oturmamizdi. Tabi ki onun da okuldan kendi arkadaşlari vardı. Çok ilginç bi şey vardı ki koca Istanbul’da hep bi yerlerde karşılaşırdik.
Anlatılacak o kadar çok şey var ki .. Bu yakışıklı ve guzel huylu arkadaşım hakkında.
Alpay’i en son görmem şu şekilde olmuştu ben eşimle arabayla ilerlerken bi anda durakta Alpay’i gördüm tam arabayi parkedeyim derken bi anda otobüs geldi Alpay otobüse bindi. Baltalimanı durağında . Dedim arabayla otobüsü takip edeyim sonra arabayi park ederim bi anda otobüse binip bir sasirtayim dedim yapıyım mi yapmayayim mi derken bi anda vazgeçtim işte o yüzden hala çok pişmanım. Çünkü o gün Alpay’imi son görüşümmus meğerse.
Bir müddet sonra o kötü günü yaşadık ama annemler bana Alpay’in vefat ettiğini soylemediiler. Ta ki bir gün annem bir komşuyla konuşurken ben duyana kadar. Önceleri inanamadım çok uzun günler aylar ağladım.
Bir gun onu rüyamda gördüm.Bugüne kadar gördüğüm en güzel ve en gerçek rüyaydi. Rüyamda Alpay’la gezdik,eğlendik . Herşey o kadar gerçekti ki gerçekten daha gerçekti. Allah onunla bir gün daha hediye etmişti bana . O çok özel biriydi. Seni herzaman anıyoruz . Ben de bunları yazmak istedim .Sevgiyle kalın .
Ne iyi yapmışsınız yazmakla. Siz de sevgiyle kalın, teşekkürler.