Ne dilediğinize dikkat edin!


Şaşkın (Bedazzled) diye bir film var, 2 kez filan televizyonda rastlamıştım; birinde başını, diğerinde sonunu seyrederek filmin bütününe yakınını izlemeyi başardım. Filmin konusu şöyle: Ana kahraman bir kıza deliler gibi aşıktır. Ama bir türlü kızın gözüne girememektedir. Şeytan ruhunu kendisine satması karşılığında onun 7 dileğini gerçekleştirme sözü verir. Film, dileklerimizin nasıl yanlış yorumlanabileceği üzerine bir komedi. Mesela ilk dileği sevdiği kızla birlikte süper zengin bir hayat. Poff dileği oluyor ve kendini kızla evli, Kübalı bir uyuşturucu taciri olarak buluyor. Tam karısıyla zengin hayatının keyfini çıkaracak, evi mafya basıyor-kahramanımızı tarıyor. Umduğunu bulamadan ikinci dilek hakkını kullanmak zorunda kalıyor. Bu sefer bu kavga dövüşten uzak olmak için, kadınların hayran olduğu çok romantik bir şair olmayı seçiyor. Tam kızla gün batımı içinde romantik romantik söyleşirken, bu sefer de adaleli bir çapkın kızı kapıp gidiyor. Üçüncüsünde adaleli çapkın olmayı tercih ediyor, ama bu sefer de iş aşna fişneye gelince iktidar sorunları olduğu ortaya çıkıyor. Sözün özü şeytan, adamcağızın her dileğinde bir açık bulup dilediği şeyi ona öyle bir şekilde sunuyor ki-adam artık dileklerinde detay vermekten, açık nokta bırakmamaya çalışmaktan helak oluyor.

Ela’cık da öyle aslında kasdetmediği bir şey dilemiş. Dolabını düzeltirken buldum. Defterinin en arkasına, bir kızgınlık anında: “Anne, baba.  Beni bu okuldan alın. Öğretmenimi hiç sevmiyorum.” yazmış. 

2 hafta kadar önce bizi okuldan aradılar. İnanın tam da o sırada Ela ile sohbet ediyorduk, bana arkadaşlarını hiç özlemediğini, bir tek öğretmenini özlediğini anlatıyordu. Öğretmeni yeni mezun, aynı anda mastırına devam eden genç, idealist bir hanımdı. Teknolojiye çok hakim, çocuk diline inebilen ve yeni teknikleri rahat kullanabilen yenilikçi bir öğretmen olması sebebiyle benim de içim çok ısınmıştı. Maalesef mastır sonrası, üniversiteden kabul edilmiş, akademisyenlik teklif edilmiş, o da kabul etmişti.

Sen misin, “öğretmenimi hiç sevmiyorum” diye nakış gibi defterinin arkasına işleyen? Adamın elinden öyle alırlar işte sevdiği öğretmeni! Şaka bir yana tabi ki, Ela öyle yazdı diye gitmedi kızcağız. Ama gitti işte. Ela’ya da bir facebook arkadaşlığı kaldı yadigar.

Yeni öğretmeni emekli bir öğretmen, yani eskisine kıyasla daha yaşlıca. Ama neyse ki Ela çabuk ısındı. Yeni öğretmenini neden çok sevdiğini 3 maddeyle açıklıyor: 

1- Tenefüse daha erken çıkartıyor. (Eskisi önce yaptığınız şeyi bitirin, sonra tenefüs diyormuş.)

2- Daha az ödev veriyor. (Daha ilk hafta yavrucağım, sen reklamlar faslından sonra gör ödevi. Eski öğretmenin ilk haftadan dayamış mıydı ödevleri sanki?)

3- Ve sınıfa “susun durun” diye söylenmiyor.(E bir yaş daha büyüdünüz tabi, sınıf kurallarını filan öğrendiniz. Onun için olmasın?)

Esas onun bu sevgisi, yalap şap yaptığı yaz tatili ödevlerinin kaynamasından bence. Sebep her ne olursa olsun, bu değişim sürecini en kolay şekilde atlattığımıza inanıyorum. 

Yine de olan biten bana yukarıdaki filmi düşündürdü, neyi nasıl dilediğine, içinden ne geçirdiğine her zaman dikkat etmeli insan. 

Pek yakında da benim son zamanlarda  “ah keşke” deyip, başıma geliverenleri anlatacağım…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s