Vodvil tipi tiyatro oyunu seyrettiniz mi hiç? Hani biri sahneye girer, tam o sırada onun aradığı kişi sahneden çıkmıştır; yanlış anlamalar, kıl payı çözülemeyen kördüğümler, iç içe geçmiş ilişkiler, olaylar… Seyirciler tüm bu arapsaçına güler de güler. Oyunun final sahnesinde tüm bu çözülemeyecekmiş gibi görünen düğümler, sihirli bir değnek değmişçesine birden bire çözülür ve mutlu sona ulaşılır.
İşte geçenlerde bu oyunları aratmayacak sahneler yaşandı bizde. Annemlerin ütüsü bozulmuş. Her türlü tamirattan anlayan babam, uğraşmış didinmiş ütüyü çalıştıramamış. Ben de bir kıyak yapayım dedim, bayram üstü belki bayramlıkları ütüleyeceklerdir diye sabah işe giderken uğrayıp kapıdan anneme benim pek havalı, dokunduğu kırışıklığı anında dümdüz eden ütümü bıraktım. Annem de girişteki ayakkabılığın üzerine koyup, evden çıkmış.
Annemin çıkışıyla, sahneye babam girmiş. Aaa, bakmış orada ütü duruyor, ne bilsin kendi ütüleri olmadığını. E uğraştı uğraştı tamir edemedi ya, hiç üşenmeden aşağıya otoparka inmiş. Arabalarının bagajındaki tamir çantasını almış, karanlık maranlık demeden arabanın iç ışığında ütüyü açmış. İçinden daha sonra başka tamiratlarda işe yarayacağını düşündüğü parçaları alarak, ütüye hiçbir cenaze töreni filan yapmadan öksüz-yetim gibi çöp konteynırının yanına bırakıvermiş.
Burada hüzünlü bir keman eşliğinde babam huzurlu gülümseyişiyle sahneden çıkıyor. Sahne hafifçe kararıyor, tek bir spot konteynırın yanında “ölmeden mezara koydular beni” edasıyla duran ütüyü aydınlatıyor. Ve şimdi annemin sırası…
Annem işten dönerken, bir bakıyor ki çöpün yanında bir ütü. Üstelik biricik kızının (e yazar benim, kendime o kadar kıyağım olsun, biricik miricik) sabah kendisine bıraktığı ütüye ne kadar da benziyor. Aaa o da ne? Benziyor değil, ta kendisi! Kordonunda eğilip bükülmekten mütevellit çıkmış olan bağırsakları kapamak için yapıştırdığımız elektrik bandını görünce, benim ütü olduğuna emin oluyor. Zira ütümüz her ne kadar jilet gibi ütülese de, 10 yaşında! Ve kızların yeni doğduğu bol kadınlı dönemlerimizde kim vurduya giderek 2 kez ölüm tehlikesi atlatmışlığı, 2’sinde de ameliyatla “eskisinden sağlam” mertebesine ulaşmışlığı var.
Annem ütüyü kapıp yukarı çıkmış, babamla bol “aaa” “ooo” ve “öyle mi?”li açıklama fasıllarında sonra, bu sefer hafif mahçup babam hemen yine alet çantasını kapmış ve içinden çıkardığı parçaları geri koymaya çalışmış. Heyhat, parçalar girmiş girmesine de ütünün kalp atışları bir türlü normale dönmemiş. Hemen kapısında “ütü tamir edilir” yazan bir yere götürmüşler. 140 Lira istemiş o arkadaş da, insafsız. Şimdi ikinci bir görüş alıyoruz. Neyse ki bayramda giydiğimiz mayolar, ütü istemiyordu. Bir süre de bizleri çamaşır ipinden çekilip giyilmiş tişörtlerle göreceksiniz ortalıklarda.
Umarım bayramınız kırışıksız, karışıksız geçmiştir. Ve de bol kakara kikirili.
Bu vodvil kapali gişe oynar tiyatrolarda..:)cook cok optum ablacim hepiciginize mutlu bayramlar
Güzel ablam 145 e yenisini al. Ben de tamirden anlarım diyeceğim ama anladığım kadarı ile baban zaten ütüyü geri dönülmez yola sokmuş. Gecmis olsun.