Hani kahramanlığa soyunursunuz da, sonra yapmaya kalktığınız şeyin aslında planladığınızın üzerinde olduğunu görürsünüz. Geri adım da atamazsınız. Paşa paşa, belki hafif söylenerek, taahhüdünüzü yerine getirmek zorunda kalırsınız.
Topluca çoluklu çocuklu kalabalık bir grup gezideyiz. Soluklanmak için bir çay bahçesine oturduk. Bir aile dostumuzun, ki kendisini “ay suyum geldi” kakarakikirisi’nde doğuma giderken kahveleri yapan kişi olarak da tanımıştık, bonkörlüğü tutmuş olacak; “Yiyin için, bendensiniz” dedi. Büyüklerin masası, muhafazakar masa, ay hesapları arkadaşımız ödeyecek diye istekler minimumda tutuldu. Gerçi zaten ne içecekler? Çay, kahve. Mönüdeki en iddiasız kalemler.
Çocuklar masası, ne yazık ki, bu kadar vicdanlı değildi. Cola’lar, sıkma portakal suları, karışık tostlar, hamburgerler… Sonunda bir hesap geldi ki, çocukların masası, büyükler masasının 5 katı filan. “Çocuklar benim değil” diye cılız birkaç kurtuluş denemesi yaptı. Sonunda herkesin kahkahaları arasında hesabı ödedi.
Kesesine bereket!
evet, cocuklar acımasız, biz ne kadar dikkat etsek, onlar en pahallısını soyleyip bir de masada bırakmıyorlar mı? En son ornegi Pazar gunu yasadık biz de:)
siz bulamadınız mı ödetecek bir teyze???? 🙂