Bir arkadaşımız anlattı. 5-6 kız arkadaş 40 yaş kutlaması için Paris’te buluşmuşlar. Ellerinde bavullar filan, otele gidecekler. Meşhur Paris metrosuna girmişler, ellerine metro haritası almışlar. O sırada birisi susamış, birisinin tuvaleti gelmiş. Bir diğeri çok yorulduklarını bahane ederek, bir cafeye oturmayı teklif etmiş. Grup bu fikri coşkuyla onaylamış, oturmuşlar. Kahveler ısmarlanmış, ellerindeki haritaya bu da neymiş diye göz atan, otele nasıl ulaşacaklarını çözmeye yeltenen bir Allah’ın kulu yok! Böyle 1 saat geçirmişler. Konu bir türlü nasıl gideceğiz’e gelmiyor, çünkü lafı açan yol bulma işinin kendi üstüne kalmasından korkuyor. Harita okuma, rota çizme işinde bir erkeğe yaslanmaya o kadar alışmışlar ki! Okumaya devam et
Monthly Archives: Temmuz 2011
Gel buraya, öpüjeeemmmmm
Geçen dolmuşa bindim, yanıma da bir teyze oturdu. Koyu renk tenli; tipik koca memeli, koca popolu, koca göbekli bir bereket ana. Altında çiçekli bir pazen etek, üstünde eteğiyle gayet uyumsuz, desenli bir tişört. Başına da ensesinin altında kavuşacak şekilde bir tülbent bağlamış. Okumaya devam et
Alöööv. Kimsin?
Saat sabah 7, henüz rüya görerekten, uyuyorum. Evde bir tek sabah bülbülü büyük kızım uyanık. Kulağında telefonla, neşe içinde yanıma geldi. Bir anlam vermeye çalışarak, bir ona, bir de bana doğru uzattığı telefona baktım. “Özgün Ablam” dedi neşe içinde, yani kardeşimin karısı. Allah allah, tatildeler. İnsan tatilde bu saatte mi uyanır?
Telefonu kulağıma götürdüm, bir kadın mırıl mırıl “bıdıbıdı bıdı hastanesi” diyor. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Özgün’lere bir şey oldu, hastaneden beni arıyorlar! Okumaya devam et
Vallahi öptürmem
Dört yaşındaki kızım kendisini o düğme burnundan öpmek isteyen kuzenine: “Erkeklere burnumu öptürmüyorum. Bu bir kural.” dedikten sadece bir gün sonra baktık, şapır şupur, bırakın burnunu, her yerini öptürüyor.
“Eee” dedik “n’oldu, hani kuralların vardı? Erkeklere burnunu öptürmüyordun?”.
Cevabı siyasetçi olabileceği konusunda ümit vadediyor:
“Kurallarımı BEN bozabilirim.”
Güne nasıl gülümseyerek başlayabilirsiniz?
Bunun için benim önereceğim 2 yol var:
Birincisini, şu anda bu yazıyı okuyorsanız zaten yapıyorsunuz demektir. (Caaaart)
İkincisini ise bir zamanlar çalıştığım şirketin sahibi ünlü sanayici bir toplantıda bizlerle paylaşmıştı. Ben de sizlerle paylaşacağım. Okumaya devam et
Duyduk duymadık demeyin: Yüzüğü attım!
9 yıllık evliliğimizin sembolü alyansımızı geçenlerde attım!
Korkmayın, olay öyle kavga edip, ardından kafaya yüzüğü fırlatma şeklinde olmadı. Pek hüzünlü, pek beklenmedik bir hikayesi var. Anlatayım:
Kutu kutu pense, helvamı yense!
Geçenlerde halam bizdeydi. Benim kızlar seviyor diye, koştura koştura un helvası yaptı. Çiçek gibi de süslemiş.
Son pişmanlık neye yarar?
Hani kahramanlığa soyunursunuz da, sonra yapmaya kalktığınız şeyin aslında planladığınızın üzerinde olduğunu görürsünüz. Geri adım da atamazsınız. Paşa paşa, belki hafif söylenerek, taahhüdünüzü yerine getirmek zorunda kalırsınız. Okumaya devam et
Paraları nerede saklıyorum?
– Anne sen geceleri cüzdan takıyor musun?
– Yooo. Sen takıyor musun?
– (mahcup mahcup kırıtarak) Hayıııır, çocuklar cüzdan takmaz. (Gözlerini boynumun hemen alt bölgesinde şöyle bir gezdirir)
– Sütyen mi demek istiyorsun yoksa?
– Hııı. Ben onu söyleyemiyorum!
Maden Tetkik Arama Enstitüsü
Geçen gün kağıt mendil satan bir kadın gördüm. Önüne mendilleri dizmiş, kendisi de kaldırıma oturmuş işaret parmağını ikinci boğumu geçecek şekilde sol burun deliğine daldırmış, sondaj çalışmaları yapıyordu.
İnsan düşünmeden edemiyor; “sermayenden bir tane aç da temizliğini onunla yap be kadın!”
Gerçi kağıdın emiciliğini vs. göstermek için belki demo yapıyordu, orasını bilemem. Ben başını kaçırmışım!
Belki de sıra bende
Ay, suyum geldi!
Bugün minnoş kızımın doğum günü. Bugüne özel, erkekleri sıkmak pahasına, onun doğumunu anlatmak istiyorum.
Henüz doktorun verdiği doğum gününe 3 haftadan çok vardı. Kocam hem doğumu kaçırmamak, hem de doğum sonrasına gezi bırakmamak için beni “sakın doğurma ha” diye tembihleyip, iş seyahatine gitti. Okumaya devam et
Ya seve seve, ya döve döve
Bir gün arkadaşlar toplandık, klasik “Şu kadar para verseler, şunu yer misin? Şunu yapar mısın?” muhabbeti yapıyoruz. (çoook eskiden tabi. Şimdiki muhabbetlerin konuları değişti). Bir arkadaşımız da kız arkadaşıyla henüz canım cicim dönemlerinde el ele oturuyorlar. Kıza döndü, gözlerinin içine bakarak: “vallahi hayatım” dedi, “bana 100.000 dolar verseler, seni evire çevire döverim.” Okumaya devam et
Her gün peşime bıyıklı takılıyo
Gece uyku tutmadı, kanallar arası dolaşıyorum. Bir magazin programına takıldım. Fethiye’yi tanıtıyor. Fethiye Ölüdeniz’de kuzenim yamaç paraşütü yaptırıyor, olur ya rastlarım diye pür dikkat seyrediyorum. Hakikaten de biraz sonra spiker adam yamaç paraşütü yapmak istedi; konuyu anlatan, bilirkişi kuzenim. Pek bir karizmatik, sakal bıyık bırakmış, ciks güneş gözlükleri… Okumaya devam et
Ich möchte fünf köfte
Dün başıma çok acayip bir şey geldi. Öyle kakara kikirisi yapılacak türden bir şey değil, altı üstü “aaa” der, şaşırırsınız, bir de “vay be” çekersiniz. Buyurun okuyun (dinlerken, içimden vıdı vıdı eden arkadaşın söyledikleri parantez içinde):