Geçen gün plajda oturuyoruz, arkamdaki şezlongda oturan hanımın doğumgünüymüş, hiç es vermeden telefonla tebrikleri kabul ediyor. Her arayana ballandıra ballandıra tatili, buraların ne güzel olduğunu anlatıyor.(giriş), sonra doğum günü dilekleri için uzata uzata teşekkür faslı başlıyor (gelişme), en son da telefonla tebrik etmelerine rağmen facebook’ta duvarına da doğumgünü tebriği yazmalarını istemesiyle (sonuç) telefon görüşmesi son buluyor. Sonuç bölümün gerekçesini hanımefendi şöyle açıklıyor: “ay kız sen feyse de yaz, havam olsun! Bilmemkime de söyle o da yazsın. Ben burdan bakamıyorum ama eve dönünce size mutlaka cevap yazarım.” İnsan tabi kafa dinlemeye geldiği bir yerde burnunun dibindeki kişi bağıra çağıra-bırakın söylediklerinin içeriğini- konuşunca sinir oluyor! Kadına karşı aman bir yaş daha büyümüş, bugün de doğumgünüymüş diye hiç bir sempati besleyemedim doğrusu. İçimden de söylendim durdum.
Dün de benim doğumgünümdü. Sahilde, yolda, markette ben de gelen tebrik telefonlarını (söylemesi ayıp) kabul ettim. (giriş). Ben de ballandıra ballandıra buranın güzelliğinden bahsettim. (gelişme) Ama vallahi feyse yazın havam olsun demedim! Feyse(!) yazanlar kendiliklerinden yazdılar:P
sen de dönüp sorsaydın adınız ne rikuest gönderiyim deseydin:)yada siz feyste niye kamadınız buralara taştınız deseydin ,yada siz feyseteyseniz biz çıkalım deseydin)
biz ruslar muslar ın oldugu otelde oldugumuz için dagada dugada gibi anlamadığım konuşma içeriğini doganın bir sesi bir karga, bir kuş benzetmesiyle geçiştirdim en azından beyin yorulmuyor anlamak için..ya da sinir olamıyorsun…